Kimin elinde Amerikan bayrağı varsa...

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kızılcahamam’daki kampın kapanış konuşmasında İsmet İnönü’nün elinde sallandırdığı bir ABD bayraklı fotoğraf üzerinden CHP’ye zehir zemberek eleştirilerde bulundu. 

Gezi sürecinde vandallarla beraber olan CHP’nin, 17/25 Aralık sürecinde de FETÖ ile girişilen amansız mücadelede FETÖ’nün yanında saf tuttuğunu, son ekonomik savaşta da ülke düşmanlarıyla kol kola girerek kafa karıştırmaya çalıştığını söyledi. 

IMF ile başlayan boyunduruk ilişkisinde de Cemal Gürsel’den daha çok “Milli Şef” İnönü’nün imzalarının belirleyici olduğuna vurgu yapan Erdoğan’ın IMF ile artık her türlü ilişkinin sonlandırıldığını söylemesi önemliydi. 

İşin ilginç yanı, PKK/HDP canibinin de Amerikan bayrağı altında kendine bir gelecek araması. 

Sosyalistlik vadisinde “Kahrolsun Amerika!” sloganıyla kendilerine iktidar alanı açmaya çalışan PKK/HDP bloğunun kendine siyasi müttefik olarak CHP’yi seçmesi ve CHP’nin PKK’nın siyasi partisi olan HDP ile kol kola yürümesi düşündürücüdür. 

Tam da bu ittifakın kotarılmak istendiği bir dönemde Erdoğan’ın ABD bayrağı üzerinden İnönü’ye getirdiği eleştiri gerçekte bu ittifak projesinin arkasında ABD olduğunun bir ifadesidir. 

Erdoğan’ın millete vermek istediği mesaj şu: “Bizi içerden çökertmeye çalışan ABD’nin içerdeki siyasi yoldaşlarına dikkat edin! Onları AK Parti’ye karşı birleştiren güç ABD’dir.” 

Bu eleştiriler CHP açısından yenilir yutulur nitelikte değildir. 

İnönü, Atatürk’ten sonra CHP’in dokunulamaz kutsalı hükmündedir. 

O yüzden İnönü üzerinden CHP’nin geçmişine ve bugünkü düşman güçlerle işbirliği yapan tutumuna yönelik sert eleştiriler CHP kanadını fena halde öfkelendirecek cinstendir. 

Bugünden itibaren CHP sözcülerinin Erdoğan’a verecekleri çok daha sert cevaplarla siyasetin türbülanslı bir alana çekileceğini söylemek kehanet olmasa gerek. 

Elbette kimin elinde Amerikan bayrağı varsa dikkat etmemiz lazım. 

Kim Amerikan bayrağı altında devletleşmeye çalışıyorsa onlara dikkat etmemiz lazım. 

Amerika’nın silahlarıyla insanlarımızın kanını dökmeye devam eden terör örgütünün siyasetini yapan bir partinin CHP ile yapacağı bir ittifakın geleneksel CHP tabanında tepkiyle karşılanacağı biliniyor. 

Ama görünen o ki Erdoğan’ın da dediği gibi işbu ittifak ABD istediği için gerçekleştirilecek. 

CHP resmen bu ittifaktan kaçsa bile gerçekte ve perde gerisinde AK Parti’ye karşı HDP ile ittifak yapacaktır. 

Bunun formülleri hazır. 

Amaçları şu: İstanbul ve Ankara’yı AK Parti’nin elinden alabilirlerse Cumhurbaşkanlığı seçimini ve yeni sistemi tartışmaya açmak. 

Yani içerde siyasi bir krizi tetiklemek. 

 

Suudi gazeteci öldürüldüyse...

Muhalif bir Suudi gazeteci İstanbul’daki Suudi Başkonsolusluğa girdikten sonra çıkmıyor. Dışarıda bekleyen nişanlısı çıkmadığını söylüyor. Türk yetkililerin elindeki bilgiler de bu doğrultuda. Suudi yetkililer tam tersini söylüyor. Belli ki yalan söylüyorlar. 

Görünen o ki muhalif gazeteci öldürüldü. Şayet o gazetecinin cesedi bir yerden çıkarsa biliniz ki Suudi yetkililer bunun hesabını vermek durumundadırlar. Kim ne derse desin suçlu da sorumlu da Suudi yetkililerdir. Bunun altında kalırlar. 

Kendi ülkemizde yabancı bir misyon şefliğinde bu tür bir hadisenin yaşanması Türkiye’nin asla kabul edemeyeceği bir durumdur.