Kiminle yola devam edeceðiz?

Türkiye’de siyaseti okuma iddiasýnda olanlarýn, bu faaliyeti papatya falýna çevirmesi hayli sýkça karþýlaþtýðýmýz bir durum. Türkiye’nin ve dünyanýn þartlarýný dikkate almadan yapýlan her deðerlendirme, ‘o gidecek, bu kalacak’ seviyesini aþamýyor doðal olarak. 

Sahiden öyle midir? Yani siyaset sahnesinde gördüðümüz aktörler, öyle bir anda hiçbir neden olmaksýzýn yükselip, sonra ayný þekilde inerler mi? Yoksa iktidar oyununda herkesin bir karþýlýðý vardýr ve ancak bu karþýlýk bir baþkasýna devredildiði takdirde mi deðiþim yaþanýr?

Elbette siyasetin ana aktörlerinden söz ediyorum ve elbette bu alandaki deðiþimler, sandýðýmýzdan çok daha karmaþýk bir denge ya da dengesizlik halinin sonucu olarak ortaya çýkýyor. Ne bir aktörün ortaya çýkýþý ve yükseliþi tesadüf, ne de gidiþi.

Seçimler yaklaþýrken, siyaseti papatya falý misali okuyanlara bakarsak, sahnede gördüðümüz aktörler, bir anda ortadan yok olacak ve yine bir anda yenileriyle karþý karþýya kalacaðýz.

Eðer burada kastedilen, özellikle AK Parti’nin üç dönem kuralý üzerinden iþleyen mekanizma ise, bunun yakýn tarihe kadar önemli makamlarda bulunan pek çok ismi Meclis dýþýnda býrakacaðý doðru. Ancak hangisinin siyaset dýþý kalýp kalmayacaðý, hem þartlara, hem de söz konusu isimlerin siyasi karþýlýklarýnýn ne olduðuna baðlý. Öte yandan her genel seçim, ayný zamanda siyaseten kýsmi bir tasfiyedir. Hatta özel zamanlarda bu daha da kapsamlý hale gelebilir.

Þimdi bunca sözün ardýndan tabloya bir kez daha bakalým.

10 Aðustos 2014 tarihinde halkýn doðrudan tercihiyle bir cumhurbaþkaný seçildi. O tarihten sonra hiçbir þeyin eskisi gibi olmayacaðý, sistemin hýzla bir dönüþüm yaþayacaðý ve bunun da bir parça sancýlý olacaðý herkesin malumuydu. Dolayýsýyla yeni dönemi okuma gayretinde olanlarýn, öncelikle bazý temel baþlýklarý yeniden ele almasý, sistem deðiþikliðine doðru giden yolun sanýldýðýndan daha uzun olacaðýný öngörmesi gerekiyor.

Cumhurbaþkaný Tayyip Erdoðan ve Baþbakan Ahmet Davutoðlu eksenindeki siyasi dengenin, hýzla yeni bir fay hattý üreteceðini öngörenler, hatta daha þimdiden ‘tasfiye’ dedikodularý baþlatýp yeni adaylar üretenler, ya siyasetin nereye gittiðini görmüyor ya da siyasi hayatýmýzýn sýradan ayrýþtýrma hamlelerinden birini umutsuzca deniyor.

Bugüne tesadüflerle gelinmedi. Ne Erdoðan’ýn cumhurbaþkanlýðý, ne de Davutoðlu’nun baþbakanlýðý öylesine ortaya çýkmýþ, bir sonraki gün kolayca yok sayýlacak bir siyasi mimarinin ürünü sayýlamaz. Siyasi sýnýrlarýnýn ötesinde kararlara ortak olan bir ülkenin, eninde sonunda sisteminde ciddi deðiþimlere gitmesi kaçýnýlmazdý. Geçmiþin hantal mekanizmalarýný, donmuþ karar alma süreçlerini sadece insan merkezli olarak deðiþtirmek ve hýzlandýrmak mümkün deðil. Tam da bu nedenle Türkiye baþkanlýk sistemi kulvarýna girmiþ bulunuyor.

Eðer geleceðe doðru yürürken, kimler yeni dönemin siyasi aktörleri olacak sorusuna cevap arýyorsak, önce bu aktörlerin sistemdeki karþýlýklarý üzerine kafa yoralým. Erdoðan-Davutoðlu ekseni, bugün yarýn çözülüp yenisi kurulacak bir denge olarak görülemez. Çünkü bu denge, gündelik siyasi hesaplarýn, kýsýr çekiþmelerin ötesinde þekillendi ve sadece kimi aktörlerin katýlýmýyla daha güçlü hale gelmesi mümkün olabilir.

Nasýl bir Türkiye ve kimlerle sorusunun cevabýný Ankara’da aramak yerine, yaþadýðýmýz ülkenin aktif ilgi alanlarý ve dünyadaki dengelerde neye karþýlýk geldiðini sorgulamak daha doðru olur. O zaman neden bu yeni siyasi eksenin yola devam edeceðini daha kolay anlayabiliriz.