İbrahim Güneş
İbrahim Güneş
Tüm Yazıları

Kimlerin kuyruğuna bastık!

Türkiye Yüzyılı'nı inşa süreci aynı zamanda birçok ülke ve güce karşı da bir meydan okuma...

Öncelikle ülke içindeki "istemezük, yaptırmazuk" muhalefeti ile "bizden bir şey olmaz" zihniyetini yıkmanız gerekiyor.

Allah'a şükür bu konuda epey mesafe almayı başardık.

Artık dünyada adından söz ettiren,

"Batı ne yapacak?" diye bakan değil,

"Bizim stratejimiz ne olacak?" diye kafa yoran bir kurmay akıl var memlekette.

Batı'nın Orta Doğu diye yaftaladığı bizim yakın coğrafyamız hatta komşularımız üstüne oynanan oyunları bozabilen, elini tutanların elini bırakmayan ve kendisine güvenenleri yolda bırakmayan bir Türkiye var.

Elbette tüm bunlar aynı zamanda bazı güçlerin, ülkelerin de kuyruğuna basmak anlamına geliyor.

Örneğin Libya'da Fransa'nın Yunanistan'ın kuyruğuna basıyorsunuz. Ermenistan'ın işgaline karşı mücadele ederken karşınıza yine Fransa, ABD gibi güçler çıkıyor.

Suriye'de örneğin iki buçuk ülke her daim iş başında oluyor.

ABD, İngiltere ve Fransa...

Aynı Fransa'yı KKTC üstünde korsan uçuş yaparken görüyoruz mesela... Rumlar sırtını Batı cephesine yaslayan şımarık bir çocuk gibi "Kıbrıs'ın sahibi biziz" hezeyanı ile Fransa üstünden bizi kışkırtmaya çalışıyor. ABD ile savunma anlaşmaları imzalıyor.

Limanlar inşa ettiriyor. En son ABD Denizaltıları Rum Kesimi'nde boy gösterirken görüntülendi. Rumlar bununla da yetinmedi, KKTC'nin bölgesinde kalan 5. Parselde doğalgaz arama yapacağını duyurdu. Bakalım cesaret edebilecekler mi?

Geçmişte Türkiye Atina'nın ve Rum Kesimi'nin bu hamlelerine karşı dirayetli durdu. Deyim yerindeyse burunlarını sürttü.

Türkiye'nin Kıbrıs'ta iki devletli çözüm önerisi kimyalarını bozdu

Ama enseyi de karartmamak lazım, 2025 yeni sınamalarla ve fırsatlarla geldi... Suriye'deki geçici yönetimin bakanları Türkiye ile ülkenin ihyası, altyapı, üstyapı ve ulaşım ağlarının ayağa kaldırılması, yönetilmesi için iş birliği mesajları vermeye başladı bile. Irak bize güveniyor. Lübnan sırtını bize yaslamak istiyor. Yani Türkiye için yeni fırsat pencereleri sonuna kadar açılıyor.

TAHRAN ATEŞLE OYNUYOR

Şimdi baktığınızda en eski komşularımızdan birisi, Fars siyaseti, Acem oyunları diye ünlenmiş bir ülke İran.

Ancak son dönemdeki hamlelerine baktığınızda "acaba bir akıl tutulması mı var?" Diye düşünmeden edemiyor insan.

Zira Türkiye'ye karşı geçmişte de saman altından su yürütme operasyonları yaparlardı ama Suriye'deki yenilginin hırsıyla gözünü kin bürümüş gibi davranıyorlar.

Örneğin, 23 Ağustos 1514'teki Çaldıran Savaşı akıllarına geliyor. Yazın yapılan Yavuz Sultan Selim'in, Şah İsmail'e karşı ezici bir şekilde kazandığı savaşın anmasını kış ortasında yapıyorlar. Üstüne İran televizyonlarında canlı yayınladıkları anma töreninde meddahlar çıkıyor. Azerbaycan ve Türkiye'yi doğrudan hedef alan saçma sapan ifadeler kullanıyorlar. Yani Türkler 5 asırdır bizim düşmanımız mesajı veriliyor. Tahran yönetimi içini böyle soğutuyor. İranlıları bu şekilde rejimin arkasında topladığını düşünüyor olabilir. Ama aslında ciddi zemin kaybediyorlar.

Sonra İranlı yöneticiler çıkıyor. Şii Hilali hezeyanı ile bölgedeki döktükleri kan yetmezmiş gibi yeni isyan çağrıları yapıyor. Suriye gençlerini sokağa dökmeye çalışıyor. Hala Irak'taki Talabani aşireti üstünden DEM Parti ve PKK/YPG üstünden bir hamle yapabilir miyim hesapları içine giriyor.

Oysa Türkiye ve Suriye ile uğraşmak yerine yaklaşan tehlikeye odaklanmaları gerekiyor. ABD'nin seçilmiş Başkanı Trump açık açık kendi döneminde İran'ın hedef tahtasında olacağını açıkladı. Aynı şekilde İsrail Başbakanı Netanyahu da "İran'da rejimi devirmek için çalışacağız" mesajları verdi. Yani İran'ı çok zor sınamalar bekliyor. Ve bu süreçte Türkiye tüm bu yaşananlara, Tahran yönetiminin akıl tutulması içeren stratejisine rağmen elini uzatıyor. Dışişleri Bakanı Fidan'ın "İran yaşananlardan ders çıkarmalı. Biz de komşumuza yardımcı olmalıyız" açıklaması çok dikkat çekici. Hatırlarsanız Cumhurbaşkanı Erdoğan da yazın Esed'e benzer uyarılarda bulunmuş. Elini uzatmıştı. Esed'in kibirli cevapları ve şu andaki durumu ortada... Bu yüzden Tahran yönetimi ateşle oynuyor. Yangına körükle gidiyor. Ama bu ateş kendisini de yakabilir. Irak, Lübnan, Suriye gibi ülkeleri kaybeden İran'ın Türkiye'nin uzattığı eli tutma konusunda bir kez daha derin derin düşünmesinde fayda var gibi görünüyor.

ARANAN CHP'YE ULAŞILAMIYOR

Şimdi sözü hiç uzatmadan bir liste halinde hafızamızdaki söylemleri buraya yazayım. Siz takdir edin.

"Libya'da BM ambargosunu deliyoruz"

"Ne işimiz var Libya'da"

"Irak ve Suriye'den asker çekelim"

"PYD bize mi saldıracak"

"Somali tezkeresine hayır"

"Bu hükümet dünyanın en iyi işini de yapsa biz alkışlayacak değiliz"

"Maalesef Azerbaycan'a silah yardımı yapıyoruz"

"Esed af çıkardı, Suriyeliler aftan yararlanıp dönsün"

Sizce de CHP'nin artık muhalefet anlayışını değiştirmesi gerekmiyor mu? Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Sadece dışarıdan gelen saldırıları değil aynı zamanda içerdeki gaflet, dalalet hatta ihanet odaklarıyla da uğraştık." İfadesinin adresinin CHP olması yürek acıtıcı değil mi?

Bu yüzden 2025'te umarız CHP de Batı başkentlerinde ikbal aramayı bırakıp, yerli ve milli siyasetle sırtını millete yaslar... Zira şimdilik aradığımız CHP'ye ulaşılamıyor...

TOPLU ÇARPAN YÜREKLER

İnsan Galata Köprüsü'ne akın edenleri gördükçe milletiyle gurur duyuyor. Zira zalime karşı her daim mazlumun yanında olduk, olmaya da devam ediyoruz. İnsanlığın İsrail'in Gazze'deki soykırım saldırılarına karşı toplu çarpan yürekleriyle oluşturduğu ses dalgası tüm dünyayı dolaşıyor. Filistin bayrağını artık çocuklar bile ezbere biliyor. Netanyahu hakkındaki tutuklama kararı sebebiyle İsrail'den dışarı çıkmaktan korkar hale geldi. Yeni yıla İsrail bombaları altında giren Gazzeliler açlıktan, soğuktan bebeklerini kaybediyor.

Bu yüzden herkesin karınca misali safını belli etmesi gerekiyor.

Ve son bir not: Boykot meselesini hafife almayın, bir yaşam biçimi haline getirmeye çalışın lütfen.