Osmanlý'nýn parçalanmasý, bugünkü vatan topraklarýnýn on katýný kaybetmemiz, bizim aydýnýmýzda derin bir travma meydana getirdi. Yaþanan travma sonucu iki ana aydýn akýmý oluþtu.
Biri “Her þeyin çaresi Batý’dadýr. Muasýr medeniyet seviyesi Avrupaî yaþam tarzýdýr. Onlar gibi düþünmeden, yaþamadan medeni olamayýz” diyenlerdir. Bu zihniyet sahipleri kendi deðerlerimizi hor görmüþ, Ýslam’ýn bizi geri býraktýrdýðýna inanmýþ, “din vicdandadýr, sen kalbine bak” deyip geçmiþtir. Cumhuriyetin ilk yýllarýnda CHP’nin tek parti uygulamalarýnda, ezanýn aslýnýn yasaklanmasýndan, cemaati kalmadý gerekçesiyle camilerin satýlmasýna kadar baskýlar yapýlmýþ, din korkusu pompalanmýþ, dinini yaþamak isteyen mütedeyyin büyük kitle düþman ilan edilmiþtir. “Gerici, yobaz, laiklik düþmaný” ilan edilen bu büyük çoðunluðun desteklediði partiler kapatýlmýþ, Baþbakan asmaya kadar gidilmiþtir. Batýcýlýðýn tahkimi için seralarda “CHP zihniyetli aydýn” yetiþtirilmiþ, idare onlara teslim edilmiþtir.
Üniversitelerde milli ve yerli kültüre sýrt çevrilmiþ, sadece Batý’nýn kültür ve ilim dünyasý kaynak alýnmýþtýr. Bu aydýnlar, Kur’an meali okumayý bile kendi kalitelerine yakýþtýramamýþtýr.
Sýrf millet yeniden Ýslam’ý önemser, kapýyý aralarsak, bu millet Müslümanlýðýný hatýrlar diye darbelerle tahkim edilmiþ bir vesayet sistemi kurulmuþtur.
Dolayýsýyla vesayetin aydýnlarý, bürokrasisi, yargýsý, silahlý kuvvetler içinde cuntalarý, üniversiteleri, medyasý, sivil toplum kuruluþlarý olmuþtur.
Bu kesim halen Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn etrafýnda kenetlenen yüzde 52’lik çoðunluða karþý müsamahasýzdýr. Bütün hýnçlarýný Erdoðan’dan çýkarmak istemektedirler.
Ülkenin sahibi olarak kendilerini gördükleri için AK Parti’nin 15 yýllýk iktidarýný bir türlü hazmedemiyorlar. Batý hayranlýðý onlarý Batýlýlarla beraber Erdoðan düþmanlýðý ile doldurdu. Ýnanýnýz, þakaðýna tabanca dayayýp Erdoðan’ý öldürseler bu aydýnlar zerrece üzülmezler.
Bir aydýn zihniyetinin sonunda gelip dayandýðý yere bakar mýsýnýz?
Ýkinci aydýn kesimi, Demokrat Parti’nin son dönemlerinden itibaren, özellikle 1960’lardan sonra yetiþen ve baþlangýçta Türkiye’nin yabancýlaþtýrýlmasýna karþý bir tepki hareketinin içinde filizlendi. Milli Görüþü ve ülkücü çizgiyi siyasete taþýyan tepki hareketinin uzun hikâyesini anlatmayacaðým.
Geliþerek, çeþitlenerek bugün referandumda AK Parti ve MHP ile yollarý birleþen aydýn kesiminin geldiði nokta þudur: Çýkýþ yolu, Avrupaî yaþam tarzýný modernlik kabul etmekten geçmiyor.
Bu ülkenin uyuyan devi; Avrupaî yaþam tarzýný benimsemiþ, geliri yüksek, doktoralý, TÜSÝAD’lý ve özgül aðýrlýðý laik çekirdekten oluþan kesimler deðildir. Zaten onlar hiç uyumadýlar ve siyasette de denemelerini yaptýlar, boylarýnýn ölçüsünü de aldýlar…
Bu ülkenin uyuyan devi; milleti gibi düþünenler, Müslümanlýðý, “bizi cihan devleti yapan ruh ve dinamizm” olarak baðrýna basanlar, yerli ve milli olmayý savunanlar ve sadece millete yaslananlardýr...
Bu kesimdeki aydýnlarýn içinde elbette vefasýzlar ve zaaflarý olanlar var.
Bazýlarý, her þeyin en doðrusunu bildiðine inanýyor ve kendilerini çok önemsiyorlar. Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn kendilerini muhatap almasýný istiyorlar. Bekâra haným boþamak kolay, Erdoðan’ýn yaþadýðý sýkýntýlarýn binde biri için bile empati yapmaya yanaþmýyorlar.
Kimileri kibirlerini, tevazu kokan elbiseleri ile örttüklerini zannediyor. Erdoðan’ý eleþtiriyor ama tek cümlelik eleþtiriye tahammülleri yok…
Kimileri sivil toplum adý altýnda Türk dýþ politikasýna emrivakilerle sýkýntýlar yaþatýyor ve sonra da zeytinyaðý gibi yine üste çýkýyor.
Kimileri de cemaatlerinden menkul kýymetleriyle ülkeyi yönetmeye kalkýyor, kalktýlar...