Kimse ABD ile kavgaya hazır değil

Türkiye’nin ABD ile ilişkileri nereye gidecek sorusu hala cevap arıyor. 

Bunun için önce ABD’nin sadece Türkiye ve diğer müttefikleri ile değil, dünyadaki diğer siyasi ve ekonomik güç sahibi ülkelerle ilişkilerinin ‘öngörülebilir’ olması gerekiyor. 

Burada şu tespit doğru; 

ABD’nin ‘buyurgan’ tutumunu Avrupalı müttefiklerine karşı da uygulaması, Türkiye ile Avrupa’yı yakınlaştırdı. Bu aynı zamanda, Avrupa’nın, yine ABD’nin ticaret savaşı başlattığı Çin ve Rusya ile yeni bir işbirliği arayışını da başlattı. 

Bu tespit doğru, ancak bugünden yarına ‘ABD aleyhine’ sonuç doğurmasını beklemek de yanlış. 

Zira ne Avrupa Birliği, ne Almanya ve Fransa gibi AB liderleri, ne de İngiltere bırakın ABD’ye karşı, ABD’den ‘tamamen bağımsız’ bir politikaya sahip değiller. 

Aksine, kısa ve orta vadede ‘ABD ile birlikte çözüm arayışı’ içindeler. 

Bu da ABD’ye, ‘Trump politikaları’nı bir süre daha sürdürme fırsatı veriyor. 

O yüzden İran’la nükleer anlaşmanın tarafları olan Fransa, İngiltere, Rusya ve Almanya, AB liderliğinde “Anlaşmanın devamını ve şirketlerin ABD yaptırımlarına takılmadan İran’la iş yapmalarını sağlayacak yeni bir ödeme mekanizması kuracağız” açıklaması güven vermedi. 

Avrupalı şirketler birer birer İran’dan çekiliyor. 

En son dün, Çin’i ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı’na “İlişkilerimizi düzeltmek istiyoruz” mesajı verildi Pekin’de. 

O yüzden, bütün dünya, ABD ile ‘Trump politikaları’na rağmen iyi ilişkileri mümkün olduğu kadar ‘koruma’ peşinde. 

Yani ‘dereyi geçene kadar’… 

Ancak bu dere geçilebilecek kadar sığ veya dar mı? 

Ne kadar süre alacak? 

Bu süre zarfında ‘sel’ ihtimali var mı? 

Avrupa ve Çin, hatta Rusya bile ‘temkinli’ adımlar atıyor.   

***

ABD’nin Türkiye’ye karşı dolar üzerinden baskı kurma çabasının kanıtı, dolarda son birkaç haftada görülen iniş çıkışın ‘Rahip Brunson’ haberleriyle eş zamanlı olması. 

ABD’den “Brunson konusunu Türk yetkilerle görüşüyoruz” haberi gelince dolar düşüyor; arkasından “Hemen bırakılmalı” diye üst perdeden bir açıklama gelince yükseliyor! 

Bugünlerde de, 12 Ekim Cuma günü yapılacak duruşmada serbest bırakılacağı yönündeki yorumlar doları 5-10 kuruş bandında tutuyor. 

Bunun ekonomiyle bir ilgisi yok. 

Peki Brunson tahliye edilebilir mi? 

Elbette edilebilir. 

Edilmeyebilir de. 

Zira ‘duruşma’nın manası budur. 

Hakim yeni bir değerlendirme yapar, delil durumunu gözden geçirir, davanın seyrine bakar yeni bir karar verir. Önceki duruşmada nasıl tutuksuz yargılama kararı verdiyse, Cuma günü de yurt dışı çıkış yasağını kaldırarak davanın devam etmesine karar verebilir. 

Karar ne yönde olursa olsun, dolardaki oynaklık “ABD’nin Türkiye politikaları” ile ilişkiliyse, mesele Brunson’un salıverilmesi değildir. 

‘Halihazırdaki ABD yönetimi’nin politikalarının ‘temeline’ bakmak gerekir. 

Ben bir ölçü vereyim, siz hesap edin. 

26 Eylül’de CIA’nin Direktörü Gina Haspel, CIA’in önceliklerini şöyle sıraladı: 

1- İstihbarat boşluklarını kapatmak. 

2- Dünya üzerindeki varlığımızı genişletmek. 

3- Ulus devletlere yönelik casusluk faaliyetlerine ağırlık vermek. 

Trump’ın geçen yıl açıkladığı Amerika’nın yeni ulusal güvenlik stratejisinde de, “rakip ülkelerin, güç dengesini ABD’nin aleyhine olacak şekilde değiştiren hamlelerine karşı hamle ile yanıt verilmesi” ilkesi vardı. 

Türkiye de bir ‘ulus devlet’ ve bölgesinde güçleniyor. 

‘İnce işçilik’ zamanı…