Yol arkadaþlarýnýn birbirine düþüp kavga etmesi gürültülü oluyor... Eðer birbirine düþenler siyaseti uðraþ belleyenlerden iseler etraf kan gölüne de dönebiliyor... Kavga edenler üstelik ‘sað’ kesimden veya‘Ýslâmi’ kimlikli iseler, dökülen kana göz, çýkan gürültüye kulak dayanmýyor...
Çok erken öðrendiðim bir gerçekliktir bu...
Rahmetli Necmettin Erbakan baðýmsýz milletvekili seçilip (1969) bir parti kurmaya karar verdiðinde, gittiði her yerde kendisine hep ayný sorunun sorulduðunu biliyorum: “Siyasi kadronuz olabilecek kimler var ki, parti kurmaya kalkýþýyorsunuz...”
Verdiði cevap sonradan baþka isimlerle de renklendi, ama ben ilk elde telâffuz ettiðini buraya yazayým: “Ýzmir’de ÝTÜ mezunu genç bir mühendis var; onu bir tanýsanýz, böyle bir soruyla karþýma çýkmazsýnýz...” Nitekim, girilen ilk seçimde, kazanabileceði komþu ilden aday gösterip MSP milletvekili olarak Meclis’e de soktu o genç mühendisi...
Genç mühendisin de ‘ideal dava adamý’ Necmettin Erbakan’dý. Milletvekili olmak fazla önemli deðildi onun için; sadece Erbakan’a yakýn olmak için bir vesileydi siyaset... Ankara’ya koþa koþa gitmiþ, seçim çevresinden kendisini ziyarete gelenlere, her fýrsatta, “Erbakan Hoca uzaktan tanýdýðýmdan da büyük adammýþ” diye özetleyebileceðim takdirlerini aktarmaktan geri durmamýþtý.
Dört yýl sonra Erbakan’ýn canýný acýtacak biçimde MSP’den teker teker kopanlar arasýnda ilk sýrayý o genç mühendis iþgal ediyordu. Osman Bölükbaþý’nýn þahsýnda kendisine yeni bir rol model bulduðunu eski dostlarýndan saklayacak; daha sonra, Erbakan’ý sevenlerinin gözünden düþürmeyi amaçlayan bir de kitap yazacaktý o genç mühendis...
Siyaset tarihiyle ilgili kitaplardan okuduðum eski bir parçalanma olayýný o sýralarda hatýrlamýþtým: DP kurucularý arasýnda sonralarý yaþanan soðukluðun farklý partiler doðurmasý sýrasýnda, Celal Bayar tercihiniAdnan Menderes’ten yana kullanmasaydý pek çoklarýnýn baþbakan adayý olan edebiyat profesörü, yürek yaralayýcý açýklamalarýyla diðerlerini sollamýþtý...
Birbirine çok yakýn insanlar, araya kara kedi girince, en amansýz hasým haline dönüþebiliyorlar...
Karý-koca, ortak iþsahibi kardeþler birbirinden kavga gürültüsüz kopamýyor bizde. Koca illâ karýsýný öldürecek... Kadýn illâ kocasýný rezil edecek... Eski ortak kardeþler, diðeri iflâs etmeden huzur bulamayacak...
Eh, tabii iþin içinde siyasi yol arkadaþlýðý varsa, araya bir de medya giriyor... Bire bin katan, dün yazdýðýný bugün sürdürmesi gerekmeyen medya... Sonradan hasým olarak görüp yerin dibine batýrdýðý kiþi için yakýn geçmiþte yazdýðý yüzlerce övgü haberini, yorumunu hatýrlamasý gerekmeyen medya...
Ak Parti’nin ilk çekirdek kurucu kadrosundan olup da bugün tek kiþilik orduya dönüþmüþ, en acýmasýz tahrip gücü olarak zaman zaman devreye giren siyasetçi de belleðimin aynasýndan bana ‘Gel, gel’ ediyor... Kulaklarým hizasýnda edilmiþ onca övücü söz, gözlerimin önünde sergilenmiþ dostluk manzaralarý; yerlerini kimi yergi kimi karalama hamlelerine býrakmýþ...
Ne zaman Ak Parti’yi ve liderlerini yerin dibine batýrmak gerekse kapýsý ilk çalýnan kiþi þimdilerde o...
Son aylarda bütün Türkiye’nin sessizce tanýklýk ettiði çatýþma sanki farklý mý? Siyasi iktidarýn lideriyle mutlu ve verimli bir iliþki yaþadýðý bilinen, her gezisine çaðrýlýp baþköþede misafir edilen, kendilerine evsahibi muamelesi yapýlan bir kadronun yaþayýp yaþattýklarýný unutmuþ deðilim elbette...
Bahaneleri biliyorum, ocaðý devirmenin gerçek sebebini tahmin de edebiliyorum, ama bu denli bir husumetin nasýl becerilebildiðini anlamakta yine de zorlanýyorum.
Acý kahvenin kýrk yýl hatýrý olur bizim geleneðimizde; birbirine iki parmak gibi yakýn duranlar arasýnda hatýrýn yok olmasý için kýrk saat yetiyor...
Geçmiþ iyilikler, güzellikler bir çýrpýda unutuluyor; tek olay yüzünden azýlý düþman haline dönüþebiliyor insanlarýmýz... Birdenbire...
Müsamaha bu denli kýsa sigortaya baðlý olmamalý...