Seymour Hersh, mesleðimizin kutup yýldýzlarýndan biridir. 1972 yýlýnda Vietnam’da Amerikan askerlerinin gerçekleþtirdiði Mai Lai Katliamýný ortaya çýkarmasý, Afganistan ve Irak iþgallerinde CIA destekli insan haklarý ihlalleri ve özellikle 2004’te sergilediði Irak’taki Ebu Garib Hapishanesi rezaletiyle dikkat çekmiþ bir karakterdir.
Türkçe’de güzel bir söz vardýr, “çok para haramsýz, çok laf yalansýz olmaz” diye, Hersh, çok yazar, çok araþtýrýr, bazen duvara tosladýðý da olmuþtur. 1937 doðumlu bir araþtýrmacý gazetecinin meslek yaþamýný didiklerseniz, pek çok tutarsýz makaleyle de karþýlaþýrsýnýz, normaldir. Yazýlarýnda aðýrlýklý olarak, “güvenilir kaynaklar” veya “üst düzey askeri kaynaklar” ifadelerini kullanan, bu nedenle, ilkeleri güçlü editörlerin birlikte çalýþmakta hayli zorlandýðý bir gazeteci profilinden söz ediyoruz.
Örneðin, 2007 Mart ayýnda, Amerika’nýn önde gelen yayýn organlarýndan The NewYorker’da, Lübnan’da yerleþik Fetih el-Ýslam terör grubunu Suudi Arabistan’ýn, Lübnan Baþbakaný Fuad Sinyora ve CIA aracýlýðýyla desteklediðini yazmýþ, fakat iþin devamýnda makalenin dayandýðý “güvenilir kaynaðýn” aslýnda hiç olmadýðý anlaþýlmýþtý. Ortaya çýkan gerçek, Hersh’in söz konusu iddiayý, The Guardian’ýn ünlü Ortadoðu muhabiri Robert Fisk’ten dedikodu olarak duyduðuydu. Kuþkusuz, gazeteciliði aðýr darbe aldý, bugünlerde yazýlarýný tanýnmýþ yayýn organlarýndan çok, internet üzerinden yayýn yapan ve her türlü iddiaya açýk sitelerde yayýnlýyor, bunun nedenini de “Amerikan medyasýnda beni çekemeyenler var” diyerek açýklýyor...
Geçiniz...
Dikkatli bir editör, London Review of Books sitesinde yayýnlanan “The Red Lineand the Rat Line” baþlýklý yazýsýnýn güvenilirlik açýsýndan Fetih el-Ýslammakalesi gibi delik-deþik yapý taþýdýðýný anlardý. Nedense, yine, Robert Fisk TheGuardian’daki yazýsýyla, bizde de kýymeti kendinden menkul bir-kaç meslektaþ, bu yazýnýn üzerine “sazan balýðý” gibi atlamayý tercih etmiþler...
Neden imkansýz...
Seymour Hersh veya Robert Fisk kalibresindeki gazetecilerin de bildikleri bir gerçek var: Türk Silahlý Kuvvetleri’nin kimyasal silahý yok. Bir NATO ordusu, her türlü uluslararasý denetime açýk, kimyasal silah kapasitesini gizlice geliþtirmesi mümkün deðil. Ya, hazýr silahlardan alacak ya da kendi topraklarýnda üretecek, ikisi de mümkün deðil. TSK’nýn kimyasal-biyolojik savaþta savunma uzmanlarý var, bu silahlarý kullanabilecek saldýrý uzmanlarý yok!.. Yani, olmaz ya, bir gruba kimyasal silah kullandýrtmaya kalksak, örnek, Ýngiliz’den yardým almamýz gerekiyor.
Bu nedenle, yazarlar, Suriye’deki muhaliflere kimyasal silah aktarýmý operasyonunu, Libya’dan bu ülkeye giden silahlarýn arasýna sýkýþtýrmayý tercih etmiþler. Tabii, -nedense- unuttuklarý bir gerçek var: Libya, 2004 yýlýnda Kimyasal Silahlarýn Yayýlmasýný Önleme Anlaþmasýný imzaladý, 2010-2011 arasýnda, Kaddafi bu silahlarýn yarýsýný Amerika ve Almanya gözetiminde yok etti, araya, iç savaþ girdi, 2012-2014 arasýnda da geri kalaný yok edildi. Yani, Libya’dan Suriye muhalefetine bir kimyasal silah kaçaðý varsa, bu, Amerikan-Alman hükümetlerinin sorumluluðunda bir konu.
Batý’ya dikkat!..
Bütün Ortadoðu’nun bildiði gerçeði buraya yazalým: Arap coðrafyasýndaki kimyasal silahlarý Almanlar üretir, kullaným eðitimini Ýngilizler verir!.. Haliyle Ruslar’ýn da bu iþlere bulaþmýþlýðý vardýr... Ýran, Suriye, Mýsýr halen, bir dönem Libya ve Irak hem üretmiþ hem de uzman yetiþtirmiþlerdir. Türkiye, bu pisliðe bulaþmamýþ bölgedeki tek ülkedir.
Durum böyleyken, neden Türkiye’nin adý, dönüp dolaþýp, kimyasal silah kelimelerinin arasýna yazýlýyor? Neden, bizim içimizdeki sazanlar bu meselenin üzerine balýklama atlýyor?
16 Eylül 2013 tarihli BM Genel Sekreterlik raporu, 12 Þubat 2014 tarihli BM Raporu, 21 Aðustos’ta Guta’da gerçekleþen kimyasal saldýrýnýn Suriye ordusunun stoklarýndan geldiðini belirtiyor, bu ne telaþ?
Seymour Hersh ve Robert Fisk, Suriye dahil, Ortadoðu coðrafyasýnda kimyasal silahlarýn izini sürmek istiyorlarsa, önce, Almanya’ya gitmek, devamýnda, Ýngiltere’nin Özel Kuvvetler Komutanlýðý’ndan (SAS) emeklilerin kurduklarý þirketler ile bu coðrafyanýn neresinde neler çevirdiklerini bilmek zorundalar.
Dosyalar açýlýr, sonra kimse kimsenin yüzüne bakamaz hale gelir...
AVRUPA’YA BÝR SÖZ: Tamam, vatandaþlýðýnýzý taþýyan bazý kiþiler, gittiler Suriye’de radikal gruplara katýlýp savaþýyorlar. Bunu önleyemediniz, þimdi, dönerlerse ne yaparlar telaþýndasýnýz. Ýstihbarat servisleriniz çuvalladý, þimdi, meseleyi Türkiye’nin çözmesini istiyorsunuz. Bunun baskýsý, bu berbat yazýlardan mý geçiyor?