Kırılma anı: Beto Sendromu

Göztepe maçı öncesinde, Vida cezalı... Adriano ve Ljajic’in tedavileri sürüyor... Pepe de sakatlandı... Üstüne üstlük; Quaresma, Lens, Caner ve Medel de, kart sınırındaydı. 8 önemli futbolcusundan 4’ü yok 4’ü de sorunlu konumundaki Beşiktaş; daha maça başlamadan prangaya vurulmuş haldeydi.

Şenol Güneş, kolay kart görme potansiyeli olduğu için Quaresma’yı ilkonbir dışında tutmuştu. Onca adam eksikliği içinde gerekir miydi; tartışılır. Çünkü tam da ona uygun bir oyun atmosferi vardı.

***

Huzursuz olması için gerekli materyali olan Beşiktaş; görünenin aksine, sorunsuz bir takımın özgüveni ile maça çıktı. Yeterli tempo, yeterli atak, yeterli baskı ile oyunun hakim unsuru olmayı başarıyordu. VAR desteğiyle de olsa, doğru bir penaltı kararıyla öne geçme fırsatı vardı ama; Beto’nun yüzde 66’yı bulan yüksek penaltı kurtarma oranına yenik düştü. Gene kurtardı... (Bu yüzden Oğuzhan kaçırdı demiyoruz)

***

Beşiktaş’ın morali bozulsa da, sergilediği oyun anlayışı düzeninden pek bir şey kaybetmedi. Hatta devrenin sonlarına doğru, Wagner Love’la mutlak bir pozisyonu değerlendiremedi. Anlayacağınız, (Göztepe’nin de önemli katkılarıyla) hareketli ve güzel bir 45 dakika izledik.

Fakat ikinci yarı, Jerome’un şok golüyle başladı. Kafayla gol attığında; önünde-arkasında-sağında-solunda hiçbir Beşiktaşlının olmaması, ağırdan da öte büyük bir hataydı. Gölü yemediniz, golü attırdınız demektir. 

İlk yarıdaki dengeli Beşiktaş gitmiş, yerine dağınık bir Beşiktaş gelmişti. Göztepe’nin gollerinden sonra oluşan panik halindeki karşı koyuşlar, bilinçten ve sistemden yoksun olduğu için, sonuçsuzdu.