Yediðimiz her darbenin millete aðýr faturalarý oldu ama öncekiler, siyasi iktidarý devirip yönetimi ele geçirmeye yönelikti.
28 Þubat’ýn da görünüþteki hedefi siyasiler ise de asýl hasým, onlarýn sembolize ettiði din ve inanç deðerleridir.
Atatürkçülüðü ve laikliði koruma maskesi altýnda Müslümanlara karþý yürütülen operasyonlara, Fetullah Gülen ve müstemlekeci medya, derin menfaatler karþýlýðýnda yoðun destek verdi.
Hizmetlerinin (!) mükafatý olarak birine Türkiye’nin kadrolarý, diðerine ise kaynaklarý peþkeþ çekildi.
Bu sebeple 28 Þubat, 15 Temmuz hýyanetinin “anasý“dýr.
“Amiral Gemisi” önderliðindeki 28 Þubat manþetleri dikkatle izlenirse, medyanýn askere, adeta emrivaki yaptýðý görülür.
8 Temmuz 1996’da güvenoyu alan RP-DYP koalisyonu daha ayýný doldurmadan, generallerin “alkollü uyarý”sýna muhatap oldu.
3 Aðustos akþamý Baþbakan Erbakan’ýn ev sahipliðindeki yemekte içki verilmediðini öðrenen Deniz Kuvvetleri Komutaný Erkaya emirerine raký getirtmiþti.
Genelkurmay Baþkaný Karadayý ise portakal suyu ikram eden garsona, yüksek sesle “Ben þarap içeceðim” demiþti.
Bir “baþbakan” karþýsýnda sergilenen bu nezaketsizlikle açýkça, “Biz savaþacaðýz” diyorlardý.
Birkaç gün sonra “70 yýllýk imajýmýz güme gidiyor” manþeti atan Hürriyet ise askerlere, “Yanýnýzdayýz, yürüyün” mesajý veriyordu.
Bir anda her kesimden irtica ve laiklik demeçleri yaðmaya baþladý.
Türkiye bir anda savaþ ortamýna girmiþti.
“Dýþ düþman”a deðil, “millet iradesi”ne karþý yürüyen bir savaþ vardý.
30 Nisan 1997 tarihli Sabah gazetesi askerin bu kararýný, “Genelkurmay’da düþman deðiþti” manþetiyle duyurmuþtu. “Türkiye’nin savunma anayasasý yeniden yazýldý: Tarihte ilk kez dýþ düþmanýn yerini, “Ýrticai faaliyetler aldý” açýklamasý, bu gerçeðin tesciliydi.
28 Þubat yaklaþtýkça manþetlerin dozu da artýyordu.
Medyanýn algý operasyonu, durumu öyle bir noktaya getirmiþti ki, asker o kalkýþma yapmasaydý “vatan haini” olabilirdi!
28 Þubat’ta demokrasiye karþý elde ettikleri zaferde (!) medyanýn çok büyük payý oluðunu itiraf eden Genelkurmay Baþkaný, 6 Mart 1997 tarihli Hürriyet’in manþetinde yer alan “Basýnýmýzla iftihar ediyoruz” ifadesiyle bu kirli iþbirliði için teþekkür ediyordu.
Hükümete 28 Þubat darbesi vurulmuþtu ama medya tatmin olmamýþtý.
“Savaþ”, REFAHYOL sona erinceye kadar devam etti.
Ve medya, bu hizmetlerine (!) karþýlýk, yeni hükümeti kurdu ve yönetti.
18 Nisan 2015 tarihli, “Mesele pijama deðil Ahmet Hakan” baþlýklý yazýmda (http://www.star.com.tr/yazar/mesele-pijama-degil-ahmet-beyyazi-1021783/) anlattýðým bu süreci kýsaca özetleyelim:
Asker ve medyanýn karþýlýklý baskýlarý sonucu bunalan Baþbakan Erbakan, görevini Çiller’e devretmek üzere 18 Haziran’da istifa etti.
Demirel ise görevi Çiller’e deðil, askerle omuz omuza çalýþan Mesut Yýlmaz’a verdi.
29 Haziran Pazar günü Aydýn Doðan’ýn villasýndaki 6 saatlik mesaiden sonra Ankara’ya giden Yýlmaz, Demirel’e sunduðu kabine listesini 30 Haziran’da açýkladý.
Ama o da ne? Açýklanan kabine, Doðan Grubuna ait Hürriyet ve Milliyet’in o günkü manþetlerinde yer almaktadýr.
Büyük bir skandal, tartýþmasý yýllardýr süren, “Pijama”nýn altýna ustaca gizlenmiþti.
Ayrýca gerçekten Aydýn bey pijamalý deðildi. Bu kadar uzun güren bir görüþmenin “rahat” bir kýyafetle yapýlmasýndan doðal ne vardý ki?..
28 Þubat’taki medya desteði iþte bunun için çok kirli.
O medyanýn patronlarý, milletin oyuyla seçilmiþ hükümeti düþürmenin mükafatý olarak servetine servet kattý.
Laikliðin amansýz bekçileri (!), verdikleri “savaþ”ýn ganimeti olarak, en büyük petrol þirketlerini ve bankalarý, devlet kredisiyle; sudan ucuza aldý.
Hürriyet Yayýn Yönetmeni Ertuðrul Özkök’ün, 22 Ekim 1998 tarihinde Ekonomi Bakaný Güneþ Taner ile “Ya þimdi Güneþ, bir teþvik baþvurumuz var” diye baþlayan çok ilginç ve çok uzun telefon diyaloðu medyanýn, iþ baþýna getirdiði hükümeti nasýl yönettiðini ortaya koyuyor.
28 Þubat’ýn asýl gizli kahramaný, kendisine “düþman” seçtiði dindarlar hakkýnda hiçbir bilgisi olmayan darbecilere “ispiyonculuk” desteði veren Fetullah Gülen’dir. Kendi yapýlanma planlarý için rakip gördüðü bütün dindarlarý ve muhafazakar kurumlarý, darbeci generallere fýsýldayarak “irtica” sývamasýyla tasfiye edilmelerini saðladý.
Bu “stratejik hizmet”i karþýlýðýnda, TSK ve bürokrasiden kovulan dindarlardan boþalan bütün kritik kadrolar, Ýslamiyet’i inkar noktasýna varan takýyye yöntemleri uygulayan Fetullahçýlar tarafýndan doldurularak, FETÖ örgütünün temelleri atýldý.
Yani, 17/25 ve 15 Temmuz FETÖ darbelerini, 1997’de hamile kalan “28 Þubat” doðurmuþtur.