Kırmızı alarm: Erbil-Bağdat çatışması

Yakın coğrafyamızın belki de en korkulan çatışması başlıyor mu? Irak’ta Kürtler ve Şii Araplar arasında yaşanan gerilim, neredeyse savaşın eşiğine gelmiş durumda.

Bu noktaya nasıl gelindiğini, en azından yakın geçmiş üzerinden hatırlamakta yarar var.

ABD ve müttefiklerinin Irak’ı işgal edip Saddam Hüseyin’i devirme sürecinde, bu ülkede yaşayan Kürtlerin önemli bir bölümü, onlarla birlikte hareket ettiler. Kuşkusuz bu yakınlık o dönemde ortaya çıkmış değildi; uzun bir geçmişe dayanıyordu. Ama bugünkü konumuz bu değil.

İşgal sürecinde özellikle Sünni Araplar, uzun süren bir direniş gösterdiler. Ağırlıklı olarak güneyde yaşayan Şii Araplar ise, kısa bir direnişin ardından geriye çekilip olup biteni izlemeye, bölgesel aktörler (İran) üzerinden iktidardan pay alma arayışına girdiler.

Sünni Arapların tümüyle sistem dışında kalmasına, Türkiye’nin özel gayretleri engel olsa da, Bağdat’ta eski güçlerine kavuşamadılar. Öte yandan bu süreçte Kürtlerle aralarında tırmanan gerginlik, yine Ankara’nın çabalarıyla bir çatışmaya dönüşmeden yatıştırıldı.

Bu iktidar kavgasının galibi tartışmasız Şiiler oldu. Amerikan yönetiminin Saddam ve Baas’ı tasfiye etmek adına attığı her adım, geçmişte iktidardan uzak tutulan Şiileri sisteme dahil etti. Bunu bir de Irak Şiilerini politik bir aktör olarak yakınında tutan İran’ın desteği eklenince, Bağdat’ta iktidar onların eline geçti.

***

Merkezi yönetimden uzaklaşan ve geçmişin muktedirleri olan Sünni Arapların, buldukları ilk fırsatta Kürtlere sert tepki göstereceği beklentisi uzun zaman devam etti. Ancak bu çatışmanın önündeki engel yine Ankara oldu.

Sonrasını özetleyelim. Sünni Arapların en önemli siyasi aktörlerinden Tarık Haşimi, Bağdat yönetimiyle yaşadığı sorunların ardından önce Kürtlere, sonunda Türkiye’ye sığınmak zorunda kaldı. Yakın bir tarihe kadar çatışmanın eşiğinde olan Sünni Araplar ve Kürtler için beklenmedik bir yakınlaşma vesilesi oldu bu gelişme.

Şimdiki sorunun boyutları çok daha farklı. Kuzeydeki bölgesel yönetimle Bağdat arasındaki gerilim, birkaç başlıkta özetlenebilir. Erbil’in bağımsızlık arzusu, bunu destekleyen uluslararası şartlar üzerinden elini güçlü kılmak için yaptığı enerji anlaşmaları ve Türkiye ile kurduğu yakınlık. 

Tablonun diğer yüzünde ise Maliki var. Yani, Irak’ın toprak bütünlüğü adına Kürtleri Bağdat’a bağlamak isteyen, enerji kartını elinde tutmaya çalışan ve hepsinden önemlisi Türkiye’nin Kürtlerle bütünleşmesinden rahatsız olan İran’ın baskısıyla ortaya çıkan bir güç dengesi.

***

Bölgeden gelen haberler hayli kötü. Bağdat-Kerkük yolu neredeyse kapalı. Merkezi yönetimin ordusu, yavaş yavaş Kürt bölgelerini kuşatan bir hareketlilik izliyor. Öte yandan bölgesel yönetimin sözcülerinden sert açıklamalar geliyor. Tuzhurmatu bölgesindeki çatışmada iki kişi hayatını kaybetti ve çok sayıda yaralı var.

Kuşkusuz bu çatışmanın en hassas bölgesi Kerkük. Bağdat yönetimi, esasen Ankara’nın bölgeye olan ilgisini iyi bildiği için Kerkük kartını olabildiğince sert oynuyor. Nitekim yakın bir tarihte tankların ve helikopterlerin gölgesinde bakanlar kurulu yaparak Türkiye’ye mesaj vermeye çalıştı.

Ötelenmiş, halının altına süpürülmüş sorunların tüm çıplaklığı ile karşımıza çıkacağı bir dönem geliyor. Kerkük’e kuşkusuz haklı gerekçelerle ilgi gösteren Ankara, Şiiler ve Kürtler arasındaki bu tansiyonu düşürmek için hızlı hareket etmek zorunda. Aksi takdirde hem bölgedeki gücünü, hem de nice zaman sonra ilişkileri en iyi düzeyde devam ettirdiği Kürtleri kaybetme tehlikesi var.