‘Kırmızı hat’ çılgınlığı

Başkanlık seçimi manşetlerinin altında, Ortadoğu’da savaşa doğru ilerlediğimizi gösteren işaretler gittikçe artıyor. Bu hafta İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, İran’ın nükleer programına yönelik bir “kırmızı hat” belirlemediği için ABD’yi resmen azarladı; bu hat aşıldığı takdirde Washington askeri harekat düzenlemeye mecbur olacaktı. Ayrıca İsrail’in önüne bir “kırmızı ışık” konulmasını kabul etmeyeceğini de ekledi. Olağanüstü bir şey gidişatı değiştirmezse, İsrail önümüzdeki altı ila dokuz ay içinde İran’ın nükleer tesislerine saldırma yolunda ilerliyor.

İsrail’in geçtiğimiz yıllar içindeki söylemi bana, uluslararası toplumu harekete geçirmek, ABD’yi ise hiperaktif hale getirmek için tasarlanmış gibi görünüyordu. Uluslararası yaptırımlar hiç bu kadar sert olmamış, İran hiç bu derece tecrit edilmemişti. Bu bakımdan işe yarıyordu. Fakat İran teslim olmadı ve İsrail herhangi başka bir senaryoyu kabul edilebilir bulmuyor. Geçen ay, Savunma Bakanı Ehud Barak olduğu söylenen İsrailli bir “karar mercii” Haaretz gazetesine aydınlatıcı bir röportaj verdi ve İsrail’in ABD’nin harekete geçmesi  veya meseleyle bizzat ilgilenmek için bir dahaki baharı bekleyemeyeceğini ima etti.

“Karar mercii” Kasım’da Mitt Romney seçilirse, İsrail’in kendini daha da sakatlanmış halde bulabileceğine dikkat çekti. “Tarih gösteriyor ki başkanlar mecbur kalmadıkça, seçildikleri ilk yıl içinde çarpıcı operasyonlar düzenlemiyorlar,” dedi. Bana öyle geliyor ki eğer Romney seçilirse, yönetimi ekonomik politikayı en acil mesele olarak görecek ve bu muhtemel senaryonun doğru bir yorumu. 

Obama yönetimi küresel bir koalisyon kurdu, bugüne kadarki en sert yaptırımları uyguladı, bir dizi gizli program üstünde İsrail ile birlikte çalıştı ve İsrail’e uzun süredir arzuladığı askeri donanımı sağladı. Buna ek olarak, Obama yönetimi son çare olarak güç kullanmaya niyetli olduğunu fazlasıyla açık etti. Fakat daha ileri gidip önceden bir kırmızı hat belirlemek, ABD’yi savaş açmaya mecbur bırakır; hiçbir ülke böyle bir taahhütte bulunmaz.

Netanyahu net bir çizgi çekmeyi reddettiği için Obama’yı kınarken, böyle bir çizgiyi kendisinin de çekmediğini belirtmek isterim. İsrail, savaş nedeni sayacağı bir eylem veya zenginleştirme seviyesi tayin etmiş değil. Sebep çok açık: bunu yapmak İsrail’in seçeneklerini sınırlandırır. Eğer İsrail’in bunu yapması akla yatkın değilse, ABD’nin yapması neden olsun?

Bir İsrail harekatı kesin değil. İsrail’de ateşli bir tartışma sürerken, çoğunluk tek taraflı harekete karşı çıkıyor. İsrail’de kabine hükümetli bir parlamenter sistem olduğu için, harekete geçmek için tüm kabinenin ve daha küçük çaplı güvenlik kabinesinin kabul oyu vermesi gerekiyor. Ve Netanyahu’nun büyük çoğunluğun desteğini alamadığı yönünde işaretler var. 

Özellikle orduda ve savunma kurumunda bulunan pek çok İsrailli, bir İsrail saldırısının İran’ın programını ortadan kaldırmayıp sadece erteleyeceğinin farkında. Bu program, muhtemelen hızla ve daha büyük bir azimle tekrar inşa edilebilir. Colin Kahl, yaygın inanışın aksine, İsrail’in 1981’de Osirak reaktörüne düzenlediği saldırının gerçekte Saddam Hüseyin’in nükleer silah inşa etmeye karar verme sürecini hızlandırdığını belgeleyen birkaç akademisyenden biri. BM müfettişleri 1991’de İran Körfez Savaşı’ndan sonra Irak’ı ziyaret ettiklerinde, Saddam’ın programı ne kadar hızla yeniden inşa ettiğine şaşırmışlardı.

İran nükleer programı şimdiden popüler. Ev hapsinde olan Yeşil Hareket lideri Mir Hüseyin Musavi, programı açıkça destekledi ve İran Devlet Başkanı Mahmud Ahmedinejad’ı nükleer meselelerde Batı’ya çok fazla taviz verdiği için eleştirdi. Bir İsrail saldırısı, İranlılar arasında programın daha da popülerlik kazanmasına ve hatta Tahran rejimine desteğin artmasına sebep olabilir.

The New York Times’dan David Sanger, kitabı “Yüzleş ve Gizle”de İsrail’in İran’a saldırdığı pek çok ABD savaş simülasyonunu anlatıyor: “Kısa süre içinde savaş tüm bölgeyi ve sonra Washington’u içine çekiyor. Savaş, Suudi petrol tesislerinin İran saldırılarına karşı savunulmasına dönüşüyor ve İran’ın aracı kullanması, bölgedeki diğer oyuncuların da işe bulaşması anlamına geliyor. Ve neticede bir kazanan yok.”

Obama yönetimi İsrail’i harekete geçmemeye ikna etmeye çalışıyor. Fakat böyle yaparak, askeri harekatı ABD için kaçınılmaz hale getirecek, dönüşü olmayan bir yola girmemeye dikkat etmeli. ABD otomatik pilotta, Ortadoğu’da bir savaşa daha girmeden önce, ulus olarak iyice düşünüp taşınmalıyız.