Kışa dönen Arap Baharları

Aralık 2010’da Tunus  Yasemin Devrimi Arap halklarını tetiklemiş ve Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Yemen, Ürdün ve Fas’ta gösteriler başlamıştı. 

Sonraları Arap Baharı denilen bu uyanış ve silkinme hareketi diğer Arap ülkelerinde de endişe ile karşılanmıştı.

***

Ürdün ve Fas kralları krizi ustaca yönetmişler göstericilerin bazı taleplerini anında yerine getirerek kalabalıkları sakinleştirmişler ve sistemlerini korumayı başarmışlardı.

Bahreyn’deki gösteriler daha ziyade İran destekli Şii ayaklanması olarak tezahür etmiş Suudi Arabistan’ın desteğiyle bastırılmıştı!

Libya, Yemen ve Suriye’de ise bahar tamamıyla kışa döndü, bu ülkeler yüz binlerin hayatını kaybettiği, milyonların mağduriyetinin devam ettiği harabeye döndü.

***

Mısır’da ise 25 Ocak 2011’de başlayan devrim, diktatörün indirilmesiyle sonuçlanmış, devrimin yol haritası uygulamaya konmuş, sırasıyla cumhurbaşkanı, meclis ve senato seçimleri yapılmış, yeni anayasa hazırlanıp halk oyuna sunulmuş ve sistem yenilenirken daha üzerinden bir yıl geçmeden askeri bir darbe ile oradaki bahar da kışa dönmüş, binlerce insan meydanlarda kurşuna dizilmiş, on binlercesi kodese tıkılmış, cumhurbaşkanı dâhil seçilmişler tutuklanarak hücrelere atılmış ve idam cezaları birbirini takip etmiş ve ülke devrimden önceki durumdan daha kötü bir hale gelmiştir.

***

Arap baharının bir senaryo olduğu düşüncesine ben katılmıyorum.

Yasemin Devrimi’yle başlayan bu hareket dikta yönetimlere karşı ümmetin hak arayışından başka bir şey değildi. Başlangıcında masum halk taleplerinden ibaretti ve bu hareketi Batı dahil bütün çevreler alkışlamıştı.

Egemen güçler ne zaman ki devrimlerde dindar kesimin öne çıktığını gördü işte o zaman devreye girdiler.

Devrimlerin dindarlar elinde başarıya ulaşması halinde bölgedeki etkinliklerinin azalacağını hatta kalmayacağını gördükleri için Libya, Suriye ve Yemen’de yol haritası başlamadan müdahale ettiler ve bugün o müdahale hala devam ediyor.

***

Mısır’da ise yol haritası tamamlandıktan sonra Mursi yönetiminin milli ve bölge çıkarlarını koruyan politikalarından fevkalade rahatsız oldular. Mısır yönetiminin Türkiye ile birlikte bölge sorunlarına yaklaşımı egemen güçleri ve bölgedeki uzantısı İsrail’i korkuttu.

General Sisi’nin 3 Temmuz 2013’teki askeri darbesi tamamıyla egemen güçlerin isteği ve desteğiyle gerçekleşmiş emperyalist bir darbedir.

Sisi egemen güçlerin kuklasından başka bir şey değildir!

***

Egemen güçlerin ikinci hedefi ise Erdoğan’dı. Hedefleri, Gezi olaylarıyla başlattıkları ve 17/25 Aralık darbe girişimiyle devam ettirdikleri süreçte Erdoğan’ı da Mursi gibi yargılamaktı!

Başarılı olamadılar. Aksine, Türkiye, Evren gibi darbecileri yargılayarak egemen güçlere anlayacakları dilden mesajlar gönderdi.

***

Egemen güçler maalesef Mısır’daki darbeye darbe bile demediler, tam tersine darbeci Sisi’yi bütün uluslararası platformlarda ağırlayarak ona meşruiyet kazandırmaya çalıştılar.

Ama Mısır halkı yılmadı. Sisi’nin darbesinden bu yana ardı arkası kesilmeyen yöntemlerle darbeyi protesto ettiler/ediyorlar.

***

Arap Baharı yaşayan ülkeler arasında sadece devrimin fitilini ateşleyen Tunus’ta yol haritası tamamlandı.

Orada da muhaliflere suikast, terör eylemleri gibi bin bir çeşit yöntemle devrimi boğmaya çalıştılar.

Ama dindarların liderliğini yapan Gannuşi süreci öylesine ustaca yönetti ki bütün saldırıları püskürtmeyi başardı. Yeri geldi mücadele etti yeri geldi geri adım attı ama karşı tarafın yıkıcı hamlelerini birer birer etkisiz hale getirdi.

Ülkenin bütün kesimlerinin katıldığı uyum anayasası yapacak kadar başarılı bir siyaset takip eden Gannuşi  liderliğindeki Nahda hareketi dünyaya Müslümanların başarılı ikinci siyasi hareketi olarak kendini kabul ettirdi.

***

Dün Mısır devriminin beşinci yıldönümü idi. Darbe yönetimi olağanüstü hal ilan etti ve meydanları kapattı. Bu yazıyı dün öğle üzeri yazdığımda Mısır’dan yeni tutuklama haberleri geliyordu!

Mısır halkının direndiğini biliyorum.

Şu anda 28 Şubat sürecine benzer bir dönem yaşayan Mısır’ın çok geçmeden darbecilerden hesap soracağını düşünüyorum.

Mısır’da yanan özgürlük ateşinin sadece Mısır’ı değil bütün bölgeyi aydınlatacağına da inanıyorum.

Şu istikbal inkılâbâtı içinde en yüksek ve en gür sadanın İslam’ın sadası olacağına da inanıyorum!