Kýþkýrtýlmýþ ýrkçýlýk

Ýstanbul'un Fatih ilçesinde, Irak Kürt bölgesinden Hakim Lokman adlý bir kiþi, oturduðu kafede bir cinayete kurban gitmiþti iki gün önce. Sosyal medyada cinayetin, Hakim Lokman'ýn Kürtçe konuþtuðu için iþlendiði yazýlýyordu. Ýster istemez insanda bir öfke kabarmasýna sebep oluyordu bu haber.

DMM'den (Dezenformasyonla Mücadele Merkezi) yapýlan açýklama, cinayetin Kürtçe konuþmak yüzünden çýktýðýna iliþkin haberin doðru olmadýðý, bir "kadýnlara yan bakma" meselesi yüzünden çýktýðý, üstelik halen firarda olan faillerin "Batman nüfusuna kayýtlý" (Yani Kürt) olduklarý belirtiliyordu. Ortada bir cinayetin iþlenmesi gibi üzücü bir hadise olmasýna karþýn, olayýn sebebinin "Kürtçe konuþmak" olmamasý, elbette sevindirici.

Fakat bu cinayetin "Kürtçe yüzünden" çýktýðýna iliþkin haberin, ilk etapta çoðu kimseye inandýrýcý gelmesi ve bu hýzla yayýlmasý hiç de sebepsiz deðil. Maalesef, ülkemizde ýrkçýlýk, bu tür olaylara inanmayý gerektirecek kadar yayýlmýþ ve gemi azýya almýþ vaziyette. Özellikle Suriyeli muhacirlere, Araplara ve TC vatandaþý olsun olmasýn Kürtlere yönelik saldýrýlarýn olduðunu ve bunlarýn bir kýsmýnýn, mesela DMM tarafýndan da yalanlanmadýðýný biliyoruz. Trabzon'da, Irak-Kürt bölgesinin Türkiye'nin de kabul ettiði resmi bayraðýnýn rengini taþýyan atký yüzünden o bölgeden gelen birçok kiþinin saldýrýya uðradýklarýný hatýrlýyoruz. Daha dün bir ilimizde, Urfalý mevsimlik iþçilerin kaldýklarý yerin tarandýðýný yazmýþtý gazeteler. Kýþkýrtýlmýþ bir ýrkçýlýk gibi bir sorunumuz var maalesef.

Geçenlerde Minibüste yolculuk yaparken bir dostum aradý. Kürtçe konuþuyordu. Kürtçe konuþan birine baþka bir dilden cevap vermeyi nezaketsizlik saydýðým için ben de Kürtçe konuþtum. Kimseyi rahatsýz etmemek için de sesimi olabildiðince alçak tutuyordum. Ne yalan söyleyeyim, densizin biri müdahale etmeye kalkýþýr diye de endiþe ediyordum. Bir ara delip geçen bakýþlarýn üstüme yoðunlaþtýklarýný fark ettim. Dostuma, eve varýnca arayacaðým diyerek telefonu kapattým.

Eskiden böyle deðildi. Vatandaþýn Kürtçe ile bir sorunu yoktu. En fazla þaka yollu "ne koþuyonuz, kufur mu ediyonuz?" diye takýlýrlardý. Polis, jandarmanýn tek parti döneminden kalma bir alýþkanlýkla müdahale etmesinden endiþe edilirdi çok çok. Ama bugün sýradan vatandaþýn kendinde müdahale etme hakkýný gördüðüne dair örneklerin yaþandýðýný kimse inkar edemez. Kuþkusuz bunda PKK'nin sebep olduðu terör ortamýnýn büyük ölçüde etkisi var. Ancak bu terörü bahane ederek sokaklarý, toplumsal dokuyu zedeleyecek kadar terörize etmeye çalýþan kýþkýrtýlmýþ ýrkçý odaklarýn olduðunu da kimse inkar edemez.

Tabi, bunun tohumlarý bugün atýlmadý. Bir ara, "Kürt realitesini tanýyoruz" diyen Baþbakan Demirel'in, üzerinden uzun bir süre geçmesine raðmen toplumsal huzuru, barýþý tesis etmeye yönelik adýmlarý atmamasýnýn nedenine iliþkin soruya verdiði cevap, bir anlamda bugünkü durumun bir iþaret fiþeði olmuþtur diyebiliriz. Demirel "Türk milliyetçiliðinin bu kadar güçlü olduðunu kestirememiþtik" demiþti. Tabi bu bir bahaneydi. Bir anlamda bazý kesimlere "daha ne duruyorsunuz, þu olumlu havayý sabote edecek güçtesiniz" mesajýný mý vermek istiyordu, Allah bilir. Yine de günahýný almayalým, belki de öyle zannetmiþti.

Yetmiþ kuþaðýyým ben. Sað sol çatýþmasýnýn içinden geliyorum. Milliyetçileri çok yakýndan tanýdým. Sýnýf arkadaþlarým, dostlarým vardý. Tanýdýðým, tanýmadýðým hiçbir ülkücünün, milliyetçinin Kürtçe ile bir derdinin olduðunu, Kürtçe konuþuldu diye müdahale ettiklerini görmedim, duymadým. Bütün dertleri "vatanýn bölünmemesi"ydi. Bunun da bazý Kürtler üzerinden yapýlacaðýný, yapýlmak istendiðini düþünüyorlardý. Çözüm olarak da Kürtlerin de Türk olduklarýný söyleyerek meseleyi kapatmak istiyorlardý. Bana göre yanlýþtý, ama kesinlikle iyi niyetliydi. En azýndan "Kürt düþmanlýðý"ný barýndýrmýyordu.

Diyeceðim o ki, bugün karþý karþýya kaldýðýmýz durum, ülkücü duruþa da uymuyor. Yeni bir durum var ve buna dair yeni çözümler üretmek gerekir. Geç kalmadan hem de.