Klişe yayıncılık...

İstanbul’da yayında olan 100 radyo var. Türkiye genelinde yayında olan radyo sayısı yaklaşık bin. Bir pazartesi sabahı üşenmeyip, frekanslarda bir dolaşın. Çoğunda pazartesi sendromu muhabbetine rastlarsınız.

Asıl sendrom da bu galiba...

Fark yaratamayan, bunu düşünse bile, risk almamak için sürünün parçası olmayı tercih bir yayıncılık anlayışı...

***

Televizyonlarda da durum farklı değil aslında? Tutan her programın her dizinin bir benzeri yapılıyor hemen. Otobüs firmaları ya da kebapçıların isimlerinin önüne “hakiki” ya da “öz” eklemesi yapmasıyla dalga geçen medya dizilerin ve yarışmaların “hakiki” ve “öz” olanlarının kendisinde olduğunu iddia ediyor. İşin kötü tarafı bu sadece bize ait bir özellik değil. Mesela Alaska’da altın arayanların hikayelerini ekrana ilk taşıyan belgesel kanalı Discovery Channel olmuştu sonra benzerini National Geographic yapmaya başladı.

Sahipsiz depoların açık arttırma satışına girip, buldukları eşyaları satarak yaşayanların hikayelerini ilk History Channel ekrana getirdi şimdi benzer bir format, unutulan eşya satışıyla Discovery Channel’da var. CSI serisi diziler desen hemen her yabancı kanalda mutlaka bir tanesine rastlıyoruz. Kiminin adı Miami, kiminin Dallas, kiminin New York...

Yani bizim memlekette bir ağa dizisi tuttu mu diğerlerinin aynısını yapması falan tesadüf değil. Hatta çok benzer olan işlerimiz de var. Mesela NTV’de ekrana gelen Zor İşler programının tıpa tıp benzeri Discovery Channel’da Pis İşler diye ekranda. Yine hemen hemen tüm kanallarda eski otomobilleri alıp, modifiye eden garaj ekiplerinin de hikayeleri yayınlanıyor.

***

Yayıncılıkta format almak, dizi uyarlamak olağandır. Ancak tüm ekranların birbirine benzediği bir dünyada yaşıyoruz. Aynı notayı çalan bin keman çok sesli müzik yapmış olmaz. Çok sesli müzik için farklı notaları ahenkle çalan iki keman yeterlidir ya, ekranlarda da çok seslilik giderek kayboluyor. Daha vahimi, Türkiye’de, özellikle de futbol programlarında fark yaratma çabası küfür, hakaret ve kavgadan ibaret sadece.

Klişe yayıncılık kötüdür. Daha kötü olanı fark yaratmak için beyinleri kullanmak yerine ağızları bozma anlayışının hakim olmasıdır.