Koalisyon partileri

Sadece 7 Haziran’da deðil, -uzunca bir zamandýr- 1990’larýn sonlarýndan beri siyasal coðrafya sorunu yaþayan partilerin yarýþtýðý seçimlerin sonuçlarýný tecrübe ediyoruz. Bu durumun en can yakýcý örneklerinden birisi, 2002 Seçimleri olmuþtu. Birden fazla parti, Türkiye geneli seçim barajýný aþamazken, birçok ilde ise seçim barajýnýn yakýnýna bile gelememiþti.

2007 Seçimlerinde bir yönüyle ortaya bir performans da koymasýna gerek kalmadan bu krizi aþan parti MHP olmuþtu. Seçmen, Meclisteki iki partinin Cumhurbaþkanlýðý Seçimi krizini vesayet rejiminin müdahalesinden dolayý aþamayacaklarýný hissetmiþ, tekrar ‘baraj üstü’ üç partili yapýnýn önünü açmýþtý. 

2007 Seçimlerinde bugünkü HDP’li isimler de baðýmsýz adaylar marifetiyle ve grup kuracak miktarda temsille Meclise gelmiþlerdi. Lakin bu geliþmeler, barajý aþmanýn ötesinde bir siyasal deðerin ortaya çýkmasýnýn garantisi olmamýþtý. Zira bu partilerin siyasal coðrafya krizi baþta olmak üzere, þümullü bir perspektif ortaya koymalarý ya da Türkiye’yi büyük ölçüde yatay kesecek bir siyasi dil geliþtirmeleri mümkün olmadý.

Aksine, siyasal coðrafya krizlerine mütenasip bir politik duruþu derinleþtirdiler. Bu durumdan dolayý aldýklarý sert eleþtiriler karþýnda her bir aktör farklý cevaplar geliþtirdi. Baþta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere, 2009 Açýlým Süreci’yle birlikte ilk kez, vesayet rejiminin icat ettiði yakýcý bir baþlýða el atan sivil bir iktidarýn pro-aktif siyaseti karþýsýnda tavýr geliþtirmeye zorlandýlar. Bu imtihanýn neticesinde ortaya çýkan duruþlarý, bugünlerin zeminini hazýrladý.

CHP, 2009’la birlikte ilk kez vesayet rejimi adýna saldýrýdan savunmaya geçmek zorunda kaldý. Bu, ne onlarýn ne vesayet rejiminin ne de AK Parti’nin alýþýk olduðu bir durum deðildi. Yeni pozisyon, ‘Kürt meselesi ve Dersim tartýþmalarý’ baðlamýnda parti içi koalisyon dengelerinde ciddi hareketlenmelere yol açtý. Erdoðan’ýn ayný anda iki büyük vesayet rejimi cürmünü bu denli cesurca dile getirmesi karþýsýnda, CHP’nin sefil bir ‘kimlik krizi’ de ortaya çýktý. Bu krizden çýkýþý, 2010 Anayasa Referandumunda tek baþýna CHP iç koalisyonunun ana kanadý olan ‘Kemalist cemaatin’ kaldýrmasý mümkün deðildi. Yine bir açýk operasyonla, Kýlýçdaroðlu’nun CHP koalisyonunun baþýna getirilmesi saðlandý. 

Yeni dönem, CHP açýsýndan geçmiþinde görülmemiþ bir þekilde tamamen koalisyonlar üzerine kurulmuþ bir yapýnýn önünü açtý. Bu durum, Arap isyanlarýyla birlikte koalisyonun Kemalist kanadýnýn yýllarca Batýlý baþkentler adýna gönüllü sürdürdüðü yabancý ayaðýnýn, ilk kez Suriye ve Baas rejimine doðru uzanmasýný da beraberinde getirdi.

Diðer yandan MHP, 2002 sonrasýnda yeni bir koalisyon süreci yaþýyor. Ayný anda AK Parti ve CHP ile taban geçiþkenliði yaþýyor. Siyasi partilerin tabanlarý arasýnda farklý yoðunluklarda geçiþkenlik olmasýnda garip bir durum yok. MHP’yi yeni bir koalisyon adresi haline getiren geçiþkenlik, farklý coðrafi bölgelerde, neredeyse tam anlamýyla farklý kesimlere dönüþen tabanlarýnýn yine çok farklý nedenlerle ayný anda AK Parti’ye ve CHP’ye git-gel yapmasýndan kaynaklanýyor.

Bu durum, 2009 Açýlým Süreci’yle beraber MHP’nin yeni seküler unsurlarýnýn ortaya çýkmasýna neden oldu. 2010 sonrasý gerçekleþen ‘kaset operasyonlarýyla’, MHP’de iç koalisyonunun kimlerle olup olmayacaðýnýn da kendisi dýþýnda þekillenmesi saðlandý. Cumhurbaþkanlýðý Seçimlerinde bu siyasal hareketliliðin ismini de koyan MHP, yeni bir koalisyon zemininde var olduðunu tescil etmiþ oldu.

HDP ise 2009 Açýlým Süreci’ndeki gelgitleriyle yarattýðý kafa karýþýklýðýnýn, 2010 Anayasa Referandumu sýrasýnda berrak hale gelmesini saðladý. Ayný anda Kandil, Ýmralý, Avrupa ve Diyarbakýr arasýnda sýkýþan yapýsý ve 2010 Referandumunda sergilediði tavýrla, Kýlýçdaroðlu’nu ortaya çýkaran dinamiklerin dalga boyuyla uyum içerisinde olacaðý ortaya çýktý. Bu yeni dalganýn en etkili unsurunun Avrupa olacaðý anlaþýlýyordu. Bu çizgi güçlenerek devam etti. HDP, 7 Haziran 2015’te Suriye ve diðer birçok dinamik üzerinden ‘en bol baþkentli’ ve ‘ana unsuru anlamsýz ilan edecek kadar çok koalisyon paydaþý olan’ seçimini yaþamýþ oldu. Bunu da açýk bir þekilde ‘emanet oy’ söylemiyle ilan ettiler.

Sonuçta bu kadar çok ‘koalisyon partisinin’ olduðu bir Mecliste, en az koalisyon tabiatýna sahip, diðer partilere göre hem siyasal coðrafya hem dünya görüþü hem de Türkiye vasatýný temsil etme anlamýnda açýk ara ve farklý bir yerde duran AK Parti ile 7 Haziran üzerinden bir koalisyon yapýlmasý bekleniyor. Bunca farklý koalisyondan bir koalisyon çýkmazsa, yeniden seçime gidilmek durumunda kalýnacak!