7 Haziran tablosunun ortaya çýktýðý ilk anda þöyle bir tespit yapmýþtýk: “7 Haziran Seçimleri sonrasýnda ortaya çýkan koalisyon tablosunun en anlamsýz yönü, kimin kimle koalisyon yapacaðý tartýþmasýndan ibaret. Zira bu durumun muhalefet açýsýndan tek anlamý, Meclis aritmetiðinin Türkiye’yi mahkûm ettiði absürt manzaradan yararlanarak, konforlu bir þekilde hükûmetin bir parçasý haline gelmek... Yaþanacak tartýþmanýn matematiði ne olursa olsun, önünde sonunda, partileri aþacak þekilde ‘koalisyonun nerede kurulacaðý’ sualiyle karþý karþýya kalacaklar. Bu sorunun cevabý karmaþýk deðil. Koalisyon ya eski Türkiye’de kurulacak ya da yeni Türkiye’de.”
7 Haziran’ý þekillendiren seçmen aklý, zamanýn ruhuna uygun karmaþýklýklarý da içinde barýndýrýyor. Tam da bu sebepten dolayý, siyasetin aritmetiði üzerinden bir koalisyon tablosunu ortaya çýkarýrken, siyasetin kimyasýnýn da bu neticeye uygun bir þekilde akmasýna karþý olduðunu söylüyor, tekrar seçim arzuluyor. AK Parti tabaný bunu açýkça ifade ederken, muhalefet partileri de ‘hükûmet çýkaracak bir koalisyon formülüne sýcak bakmayarak’ ifade etmiþ oluyorlar.
Bu durumda, koalisyonun siyasal zemininin sorunlu olmasýnýn ciddi payý var. Sorumuza tekrar dönecek olursak, koalisyonun kimler arasýnda yapýlacaðýndan ziyade, nerede yapýlacaðý zeminin yapýsýný belirlemektedir. Eski Türkiye’de mi, yoksa yeni Türkiye’de mi bir koalisyon isteniyor?
Eski Türkiye’de arzulanan koalisyonun tabiatý da, unsurlarý da ‘yüzde 60 bloku fantezisiyle’ hýzla çökmüþ durumda. Elde kalan tek çýkýþ yolu, paydaþlarýn -en az birisinin- yeni Türkiye’ye avdet etmesiyle mümkün olabilirdi. Bu da mümkün olmadý. Görünen o ki; koalisyon için siyasetin zemini, aritmetiði ve kimyasý henüz müsait deðil.
7 Haziran neticesinde, muhalefet partilerinin ‘eski ve yeni Türkiye arasýnda’ tercihlerinin deðiþmesini beklemek gerekirdi. Tek baþýna iktidar imkânýn ortadan kalkmasýyla, muhalefet partilerinin eski Türkiye bagajlarýndan kurtulup kurtulmayacaklarý, verecekleri kararý þekillendirecekti.
Anayasanýn ilk dört maddesine sýmsýký sarýlandan, geçtiðimiz 13 yýlý restorasyona tâbî tutacaðýný ilan edenlere varýncaya kadar eski Türkiye halleri tekrar nüksetmiþ oldu. Diðer yandan, ‘Çözüm Süreci’nin bir daha gündeme gelmemek üzere ortadan kaldýrýlmasýný’ arzu eden MHP ile Çözüm Süreci’ne ve Türkiye’ye savaþ açan PKK dünyasýnýn ise en son katký saðlayacaðý yerin ‘yeni Türkiye’ olacaðýnýn da altýný çizmemiz gerekiyor.
7 Haziran sonrasý yaþanan süreçle ortaya çýkan hayýrlý sonuç ise siyaset yapmanýn da, bir koalisyon kurmanýn da eski Türkiye zemininde gerçekleþmesinin mümkün olmadýðýdýr. Zira bu zeminin artýk temel atýlamayacak durumda olduðu net olarak ortaya çýkmýþtýr. Yeni dönemde, eski Türkiye zeminine dair nasýl yaklaþýmlar sergilenirse sergilensin, fiili durum bu zeminin artýk kullanýlamayacak olmasýdýr. Bu zemine dair duyulan özlem de durumu deðiþtirmeyecektir.
Önümüzdeki yýllarýn, bu fiili durumun sindirilme sancýlarýyla geçeceði görülüyor. Belki belli bir süre daha zaman kaybý yaþayacaðýz ama daha sancýlý dönüþüm süreci yerine gecikmiþ ama daha az sancýlý deðiþimi tercih etmek durumundayýz. Zaten koalisyon görüþmeleri de farklý partiler arasýnda seyretmekten ziyade, eski Türkiye ile yeni Türkiye’nin müzakere denemesi olarak geliþti. Bu süreçten koalisyon çýkmamýþ olsa da, taraflarýn sýnýrlarýný görmesi açýsýndan verimli olduðu söylenebilir.