Koç gibi bıçağa gelmek

Abdülhamid Han Hazretleri’nin Doğu’daki kumandanı... Ermeni çetelerine karşı Hamidiye Alayları’nın başında... “Anadolu harekâtı başarısız olursa yanınızda yerimiz var mı” diye telgraf çekilen, ülkenin yönetimi ele geçirildiğinde de hakkında “... Mutki’li bir aşîret reisi gibi zavallılardan da kurulması düşünülebilir miydi?” (Bakınız: Kemalistler’in kutsal kitabı Nutuk!) denilen Mutki’li Hacı Musa Bey ve oğlu İzzet Bey...

İzzet Bey’in torunu Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun, “Kurtuluş savaşıyla kurtardıklarımız / birlik oldu birlikte savaştıklarımızla / bedeli ihanet oldu kanımızın” dediği, bugün yaşadığımız tüm acıların menhûs tohumunun atıldığı günler. Kemalist rejimin Batıcı hamlelerine karşı Müslüman Anadolu’nun dört bir tarafında dik durmaya çalışan Müslümanlar...

İşte o dik duranlardan Hacı Musa Bey ve oğlu İzzet Bey. Hikâyesi uzun, bir kahpelik neticesinde İzzet Bey ve yanındakiler Batıcılar tarafından katledilir. Halka gözdağı vermek maksadıyla Muş’a kesik başları getirilir. Jandarma karakoluna dizilen kesik başları ‘teşhis’ için Hacı Musa Bey’in kızkardeşi Gülnaz Hanım çağrılır. Gülnaz Hanım’ın destansı tavrını Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun Tilki Günlüğü adlı eserinden aktarıyorum:

«Gülnaz Hanım vakur bir edada içeri girer, ellerinin tersi belinde, kesik başlara yaklaşır... Ayağıyla İzzet Bey’in kafasını iter: “Bu benim kardeşimin oğludur!”... Sonra ikinci kesik kafayı ayağıyla iter: “Bu da benin oğlumdur!”... Üçüncü kesik kafaya gelince, mahzun bir şekilde mırıldanır: “Buna yazık olmuş, hizmetkâr-askerdi!” Ve başta kumandanları olmak üzere orada bulunanlara çalımla döner: “Erkek, koç gibi bıçağa gelmek içindir!” der... Ve oradakilerin buz tutmuş sükûtu içinde, aynı vakur ve çalımlı eda ile çıkar gider!..»

***

Pazar günü İstanbul Yenikapı’da düzenlenen “Milyonlarca Nefes, Teröre Karşı Tek Ses” mitingindeydim. 1 milyondan fazla Anadolu evladı meydandaydı. Heyecan, coşku yerindeydi. Batıcılar melanetlerini işlerken kendilerine kamuflaj yaptıkları al yıldızlı bayrağı Müslümanlar’ın sahiplenmesi güzel. Batıcılar artık, ay ve yıldızın neredeyse görünmediği M. Kemal fotoğraflı bayraklarıyla yetinsinler!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan mitingde, “İhtiyaç ortaya çıktığı zaman sağa sola bakmadan onun uğrunda can vermeyi cana minnet sayarız” diyerek kefen giymek kararlılığından geri adım atmadığını gösterdi. Öyle ya, yedi düvel üzerine gelirken ve en yakın kadrosu tarafından yalnız bırakılmışken Batı ile anlaşma yapabilirdi. Anlaşmayı yaptığı an itibariyle de Batı’nın içimizdeki uzantıları sus pus olurdu ama Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yola tevessül etmedi.

Yenikapı’daki tablo hakikaten umut verici. İnsanlar hâdiselerin farkında ama yeterli değil. Nihayetinde kitleler heyecanları sürdükçe bir arada dururlar. Heyecan veren unsur ortadan kalktığında milyonlar, milyarlar sabun köpüğü hüviyetindedir. Her daim kitleleri diri ve bir tutacak fikre ve kadroya ihtiyaç var. Lider “Can vermeyi cana minnet sayarım” dediğinde masa altına saklanan değil masa deviren öncü kadrolar yetiştirmek gerekiyor. Bayrağı bayrak yapan Ay ve Yıldız’ın ne mânâya geldiğini, o manânın bizden ne istediğinin şuuruna mâlik gençler yetiştirmezsek gelir senin mitinginde bayrak, bilmem hangi şarkıcının konserinde de gerisini sallar.

Uzatmayayım, ihtiyacımız Gülnaz Hanım gibi hanımlar ve o hanımların doğuracağı  “koç gibi bıçağa gelecek” erkeklerdir. “Aslan aslandır ha erkek ha dişi” sözünde kastedilen aslanlar meydana çıktığında çakallar hadlerini bilir!..

Nasip olursa iki gün sonra idrak edeceğimiz Kurban Bayramı’nda akacak kurban kanlarının ümmetin kurtuluşuna vesile olması duasıyla bayramınızı tebrik ederim!

Uzun bayram tatilinde Abdülhamid Han ile Hacı Musa Bey’i; Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ile Üstad Necip Fazıl Kısakürek’i; Üstad ile Salih Mirzabeyoğlu’nu bir arada tutan nispetin ne olduğunu düşünmekte fayda var. Sakın tek çıkış yolu bu nispet olmasın!..