Artýk Fatih Terim demek; sýnýrý, türü, þiddeti belli olmayan sayýsýz tartýþma/öfke/kin/husumet demek... Futbolcusundan medyasýna, yöneticisinden eski görev arkadaþlarýna kadar; laf yetiþtirmediði ve laf sokmadýðý kimse kalmadý demek... Üstelik bunlarý yaparken de; sürekli çapraza/terse/açmaza düþüyor. Þimdi dediði, eski dediðine uymuyor.
Bir teknik direktör; her an, her þey için ve herkes için her tür tartýþmanýn (Ana/temel/genel) tek odaðý olur mu? Varlýk temelini kavgadan beslenmeye ayýran bir hoca, bu ülkenin futboluna artýk yararlý olur mu?
Herkes yanlýþ, bir tek o mu haklý?
Kimsenin bir þeyden anladýðý yok da, sadece o mu herþeyi iyi biliyor?
Kendini futbolun, federasyonun, medyanýn, toplumun ve her þeyin üstünde görüyor. Giderek daha da benmerkezci, egoist, anlayýþsýz, uyumsuz ve kimseyle uyuþmaz biri oldu. Sözleri metafor, düþünceleri anafor dolu... Lafla, peynir gemileri yürütmeye baþladý.Ýlkesel bütünlükten ve dik duruþtan bahseder ama; söyledik
lerinin tam tersini yapmasýyla da ünlenmeye baþladý. Milli takýmýn bazý futbolcularýna yönelik giriþtiði son hamlelerinden ve boykottan sonra, sadece bir telefonla onlarý baðýþladý, kadroya aldý. Kosova maçý dönüþ yolculuðu sýrasýnda, onlarýn yanýna giderek “Basýn toplantýlarýnda söz ettiðim kiþiler siz deðildiniz” deme garabetini gösterdi. Onlar deðilse, kimler? Hoca herkesi enayi yerine koyma... Rüþtü Reçber “Millete alzheimer muamelesi çekiyor” diye yazdý. Vallahi doðru!
Kadro dýþý býraktýðý futbolcular için iki ay önce ne dediyse; þimdi demedim diyor, inkar ediyor. Onlarý affettim ama, içime sindiremedim diyor.
Hocamýz iyice daðýldý, ne diyeceðini, ne yapacaðýný þaþýrdý. Kredisini tüketti... Artýk herkes onun karþýsýna dikiliyor. Her yönden, her kesimden eleþtiriler çýð gibi büyüdü. Onu koruyacak, arka çýkacak, haklý bulacak kimsesi kalmadý... “Gökyüzünde yalnýz gezen yýldýzlar. Artýk ben de sizin kadar yalnýzým” þarkýsýný söylemeye baþladý.
Koca Fatih Terim, bu durumlara mý düþecekti?