Dinlerin, bir dinin içindeki farklý mezhep, meþrep ve ekollerin birbirlerini eleþtirmesi son derece doðaldýr, gereklidir. Bu tartýþmalar, eleþtiriler insanlýðýn ortak mirasý medeniyete, medeniyetlere katký sunar. Özellikle Ýslam ümmeti içinde tebarüz eden farklý mezhep, meþrep ve ekollerin tartýþmasý, birbirlerine en sert eleþtiriler yöneltmesi her birinin kendisini her açýdan gözden geçirmesine yol açmýþ, ana metinden (Kur'an ve sünnetten) ve gelenekten fütursuzca uzaklaþmalarýna engel olmuþtur. Git gide ortak ilkeler etrafýnda buluþmalarýna imkân saðlamýþtýr. Sünniler ile Þiîler, Fýkýhçýlar ile Tasavvufçular, kelamcýlar ile felsefeciler arasýnda bildiðimiz tartýþmalarýn bu gruplarý, bir takým marjinal zümrelerin dýþýnda, bir þekilde dinin ana aksinden uzaklaþmasýný engelleyici bir etki býraktýðýný, Ýslam tarihine az çok aþina olan herkes tanýklýk eder. Çünkü ekollerin hiçbirinin amacý karþý tarafýn temellerini yýkýp onu ana çatý dinin dýþýna itmek deðildi. Her biri ötekini dinin içinde tutma, dinden beslenen geleneðin çerçevesinde kalmasýný saðlama gayretini güdüyordu.
Bugün farklý bir durumla karþý karþýyayýz. Bugünkü tartýþmalarýn taraflarý geleneksel mezhep, meþrep ve ekolleri çaðrýþtýran kavramlarý kullanmalarýna raðmen, hemen hemen hiçbiri ötekisini dinin içinde tutma, gelenek çerçevesinde kalmasýný saðlama gayretini gütmüyor. Her biri ötekisini dinin dýþýnda gösterme ve dinden beslenen geleneðini yýkma gayreti içindedir. Farklý olan, yýkýcý olan, öldürücü olan budur. Bu baðlamda karþýsýnda durduðumuz þey bu tür tartýþmalarýn olmasý deðil, bu tartýþmalarýn, diðer bir ifadeyle bu saldýrýlarýn Ýslamî geleneklere ölümcül darbeler indiriyor olmasýdýr.
Çünkü Ýslam'ýn þekillendirdiði gelenekler, geleneksel kurumlar ümmetin kurtuluþ tohumlarýný sinelerinde taþýmaktadýrlar.
Medresede okuyanlar bilir, perþembeyi cumaya baðlayan geceler iple çekilirdi. Cuma günü tatil olduðu için talebeler o gece bir takým eðlenceler tertip ederlerdi. Köylüler de o gece Camiyi hýncahýnç doldururlardý. Bir gün resmen bir piyes sahnelediler. Hayali bir ülkede, tek parti iktidara geliyor. Ýlk iþi milletin dinini, diyanetini, hukukunu, kýyafetini, elifbasýný, okkasýný, miskalini, zerresini... deðiþtirmek oluyor. Millet þaþkýn. Kýzanlar, baðýrýp çaðýranlar, itiraz edenler, umudu kýrýldýðý için bunalýma girenler daraðaçlarýnda sallandýrýlýrken olup bitenleri kenarda izleyen bir nine (bir erkeðe kadýn kýyafeti giydirmiþlerdi) yedi sekiz yaþlarýndaki torununun elinden tutup evinin bir köþesinde ona elifba-Kur'an öðretmeye baþlýyor. Birden evi devriyeler basýyor. Nine kelepçelenip götürülürken göðsünün üstünde elbisesine sardýðý elifbasýný sýký sýkýya tutan torununun aðlamaklý gözlerinde geleceðin kurtuluþunu görüp gülümsüyordu. Çocuk, hayali ülkenin hayli hayali tek parti mektebinde okuyor ve günün sonunda ninesinin köyüne muhteþem bir dönüþ yapýyordu.
Medrese talebeleri, köy camiinde sahneledikleri derme çatma piyesle zor zamanlarda sýðýnýlacak kurtuluþ limanýnýn kocakarýlarýn sarsýlmaz bir imanla baðlý olduklarý tevhid inancýnýn kalýplaþtýrdýðý gelenek olduðunu ustaca anlatmýþlardý.
Sonraki yýllarda birçok Ýslam âliminin uzun yýllar üst düzey ilimlerle uðraþýp çýðýr açan onlarca eser verdikten sonra "kocakarýlarýn imaný" diye son nefeslerini verdiklerini okuduðumda ilk etapta bir anlam verememiþ, yadýrgamýþtým. Sen kalk onca ilim yap, ciltler dolusu kitap yaz, en sonunda kocakarýlarýn hurafesine (!) demir at, olacak þey mi?! diye içimden geçirmiþtim. Daha doðrusu bu gibi sözleri koca âlimlere yakýþtýramadýðým için pek inanmamýþtým. Neden sonra bizim köyün medresesinde oynanan bu piyesi hatýrlamýþ ve söz konusu âlimlerin aslýnda bize bir mesaj verdiklerini anlamýþtým.
Gün gelir, ümmetin bütün beyinleri iþgal edilmiþ, bütün akýllarý devþirilmiþ, bütün ilimleri itibardan düþürülmüþ, bütün zihinlerine girilmiþ, bir unvan uðruna gâvurluða teþne bütün âlimleri satýn alýnmýþ, bütün müktesebatý çarpýtýlmýþ, bütün kurumlarý pay mal edilmiþ, oðullarý uyduruk savaþlarla birbirine kýrdýrýlmýþ, kýzlarý hayatta býrakýlarak hayâsýzlaþtýrýlmýþ olabilir. Siz de çocuklarýnýzýn geleceði için endiþeye düþmüþ olabilirsiniz. O zaman kurtuluþ sahiline ulaþtýracak vasýta "kocakarýlarýn imaný"nda çelik iradesini bulan "Nuh'un gemisi" misali gelenektir. Çocuklarýnýzý bindirin geleneðin sýrtýna, onlarý icabýnda düþmanýnýzýn sarayýnda yetiþtirip size geri getirir demek istiyorlarmýþ meðer.
Muhteþem Nizamiye Medresesi geleneðinin devamý niteliðindeki bizim köyün medresesinin talebeleri, âlimlerin mesajýný doðru anlamýþlar dedim kendi kendime.
Hatýrlarsanýz bir önceki yazýmýzda Kur'an'dan ve hadisten örneklerle gelenek ile su arasýndaki benzerliðe dikkat çekmiþ, ikisinin insan hayatý açýsýndan ayný öneme sahip olduklarýný vurgulamýþ ve geleneðin dinî metinlerde de "su" ile sembolize edildiðini söylemeye çalýþmýþtýk.
Nitekim hayali ülkedeki hayli hayali tek parti yönetiminin nefes aldýrmaz baskýlarý yüzünden izbelerde elifbasýný-Kur'an'ýný öðrenen çocuðun hikâyesinin ve ilim daðlarýný aþýp "kocakarýlarýn imaný" limanýna demir atan âlimlerin ilham kaynaðýný buldum: Firavun'un kasýp kavurduðu, özellikle Ýbrahim, Ýshak, Yakub ve Yusuf peygamberlerden miras kalan tevhid inancýnýn gelenekleþen kalýplarýna sýký sýkýya sarýlan Ýsrailoðullarý'na cehennem azabý yaþatýlan zamanýn Mýsýr'ýnda bir "Kocakarý", Musa'nýn annesinin Kur'an'da anlatýlan hikâyesi.
Doðacak her erkek çocuðunu öldürmeye, kýz çocuklarýný ise hayatta býrakýp hayâsýzlaþtýrmaya, böylece tevhidi geleneðe inatla sarýlan Ýsrailoðullarý'nýn kökünü kurutmaya ant içmiþ Firavun'dan, henüz doðmuþ çocuðunu kurtarmak için çareler arayan Musa'nýn annesinin yüreðine bir ilham damlasý konuveriyor: Çocuðunu suya (geleneðe) býrak. O sana geri gelecektir... Musa'nýn annesi, onu geleneðin (suyun) akýþýna býrakýveriyor. Nitekim Firavun'un sarayýnda anne-kýzýn himayesinde tevhidi gelenekle beslenen Musa, günün sonunda annesine geri dönüyor. Musa'yý ve kavmini kurtaran gelenek (su), Firavun ve ordularýný da boðuyor.
Kýssanýn yer aldýðý Kasas suresinin sonlarýnda Ýbrahimî geleneðin takipçisi Peygamberimize yönelik olarak yer alan (bütün umutlarýn tükendiði günün Mekke'sinden ayrýlarak hicret geleneðinin akýþýna kendisini býrakmasý tavsiyesi niteliðindeki) "Kur'an'ý sana indiren Allah, elbette seni dönülecek yere tekrar gönderecektir" hitabý, bugünkü gibi dýþarýdan gâvurlar, içeriden gâvurluða hevesli bir kýsým hocalar tarafýndan kuþatýldýðýmýz, cendereye alýndýðýmýz, düzmece savaþlarla oðullarýmýzýn öldürüldüðü, kýzlarýmýzýn hayatta býrakýlarak hayâsýzlaþtýrýldýðý umut kýrýcý koþullarda, Musa'nýn annesi gibi neslimizi geleneðin akýþýna býrakmamýz durumunda tekrar ihtiþamlý günlerimize döndürüleceðimize, bizi içimizden devþirdikleri gâvurluða hevesli evlatlarýmýzýn eliyle boðmaya ant içmiþ düþmanlarýmýzýn ise günün sonunda boðulacaðýna dair bir mesaj niteliðindedir.
Bugün Tiranlar nezdinde itibar görmek için geleneðin böðrüne böðrüne vuran bir kýsým hocalarýn bilmesi gereken hakikat þudur: Hiçbir Firavun'un gücü tevhidin þekillendirdiði gelenek kalýplarýna sarýlan "kocakarýlarýn imaný"ný yenmeye yetmez. Eninde sonunda "kocakarýlarýn imaný"na yenilecek olan Tiranlarýn nezdinde itibar aramaya deðmez.
Aþk olsun size yeþil sarýklý ulu medreseliler! O zaman niçin bunu anlatmadýnýz bana! En azýndan geleceðin kurtarýcýsý Musa'yý sarýp sarmalayarak sinesinde saklayan geleneði kurutmaya azmetmiþ, bir tenekeden unvan uðruna gâvurluða heveslenen bir kýsým hocalarý bu kadar geç tanýmazdým. Aþk olsun!