Kocaman’ın hatası Fenerbahçe’yi yaktı

Marsilya’nın sahaya çıkışı, bize kendi evimizde kabadayılık taslama hevesleri taşıyordu. Oyunun başlamasıyla birlikte, derhal gözdağı verme çabasına giriştiler. Atak, hızlı ve çeviktiler... İlk 4 dakikadaki iki tehlikeli pozisyonla, yüreğimizi ağzımıza getirdiler. Ama Volkan birini neredeyse parmak ucuyla, diğerini de ayakla savuşturdu.

Açıkçası, rakibin acelesi varmış gibi üstüne gelmesi Fenerbahçe’yi epey şaşırttı. Ama duruma çabuk uyum sağladı. Marsilya’nın temposuna aynı tempoyla karşılık vermeye başladı. Ama bunu yaparken; bazıları ya ayağının altından top kaçırıyor, ya top kaptırıyor, ya da olmadık yerde kayıp yere düşüyor ve pozisyon kaybediyordu.

***

Aslında golü, tabelada yazıldığından daha önce atmıştık ama; top çizgiyi geçmedi diye iptal ettiler. Bana sorarsanız bal gibi geçti ama, çizgi hakemi o kadar yakındaydı ve pozisyonu o kadar dikkatli izliyordu ki; “Ondan daha iyi görecek değilim” diyerek karara uymak zorunda kaldım. Neyse ki Caner, 1-0 öne geçme isteğimizi kursağımızda bırakmadı. Sıfırdan ve bacak arasından öyle bir gol attı ki, kalecinin kariyerine utanılacak bir eksi koydurdu.

Golü yemiş olmak, Fransız takımının üzerinde hiçbir olumsuz etki bırakmadı. Bildiklerini yapmaya devam ettiler.  Pozisyon, hatta goller de buldular. Biz ise, Alex-Bekir kavgasına düştük... Maçlarda bu tip tartışmalar ara-sıra olur ama, flaş gibi parlar ve şipşak söner. Ama bu ikili, neredeyse bir husumet oluşturacak kadar işi uzattılar. Düşünün ki, 4-5 kişi onları sahada yatıştırmaya çalıştı. Bu kadarı olmaz!

***

Neyse ki Alex; maçın adamı olacak kadar mükemmel bir günündeydi. Harika paslar verdi, harika gol attı... Bu yüzden tribünler “I love you Alex” diye inledi. Vallahi ben de bağırdım.

Ancak tuhaf bir şekilde Alex dışarı alındı. Takım bir anda dengesini kaybetti. Fenerbahçe korkuyla ve mecburen 2-0’a yaslanmaya  başladı ama golleri de yedi.. Aykut Kocaman, arabanın tekerine çomak soktu.