Koçum benim!


Mursi, Mısır Halkının oylarıyla iktidara geldi. İktidarda kaldığı bir yıl zarfında devletin gücünü oligarkların elinden kurtaramadı; ve silahla devrildi. Oysa Putin ne zaman sermaye oligarklarını temizledi, işte o zaman iktidarını perçinledi.  


Rusya'da oligarklar çok kısa sürede zengin oldu. Sovyetler Birliği dağılırken yıkılan ülkenin mallarına el koyanlar Rusya'nın zenginleri oldular. Ama bizde ve korumacı ekonomi politikalarının uygulandığı diğer bir çok ülkede, sermaye oligarkları daha uzun sürelerde oluşmuştu.   


Ülkemizde mevcut oligark sistemi ile milli ekonomi serüveni hayli ilginçtir aslında. 1940'lı yıllara kadar gerçekten milli ekonomi uğruna tarihi başarılara imza atılır bu ülkede. Uçak üretimi, silah üretimi ve ihracatı yapılır.


Kayseri uçak fabrikası yanısıra Nuri Demirağ'ın Eskişehir ve İstanbul uçak fabrikaları, Vecihi Hürkuş'un uçak üretimi; Şakir Zümre'nin silah fabrikası bir kaç örnektir...


Hepsi gitti.


40'dan sonra her şey değişti.


CHP zihniyeti ile farklı bir hal aldı Türkiye'nin ekonomik tablosu. Üretmek-değer yaratmak yerine dışarıdan almak veya yabancı sermayenin temsilcisi olmak değer oldu bu ülkede.


Uçak üretimi yerine uçak satın alımı tercih edilir oldu.  Silah Fabrikası soba fabrikasına dönüştürüldü mesela.


Ama bazı kişiler ara ara eski milli ekonomiye dönüş özlemi çektiler. Mesela bunlardan biri Rahmetli Erbakan'dı.


1960'larda sanayi kongresi ile milli otomobil üretim fikrini savundu. Oysa o otomotiv kongresinde Erbakan'a karşı B. Nahum yerli otomobil üretiminin ne kadar gereksiz olduğunu savunmuştu.


Nitekim Devrim arabaları sadece benzin konulmadığı için mi yürümedi sanıyorsunuz. O milli marka Devrim Arabaları yürümeyince bu ülkede Ford yürüdü, FİAT yürüdü, Mercedes, BMW yürüdü.   


Vecihi Hürkuşlar, Nuri Demirağlar, Şakir Zümreler yürüyemeyince bu ülkede, Nahumlar-Koçlar yürüdü.


Geçmişte gümrük duvarları ile bu azınlık kesiminin sadece mallarının korunduğunu düşünenler, ne kadar yanılgıda olduklarını bugünlerde daha iyi görebilirler.


Sahi, darbelerle korunan aslında kimmiş?  Mısır bize çok ufuk açıcı ve yürek yakıcı örnekler sunuyor.     


Geçen hafta akaryakıt sektörüne yönelik vergi incelemesi başladığında Kayseri'den  Boydak hemen Koç'a sahip çıktı. Oysa Doğan bu işi ne güzel götürüyordu.


Bu ülkede aklı olan kimse bir başkasına haksızlık yapılmasını istemez-istememelidir de. Geçmiş tecrübeler acılarla dolu. 28 Şubat sürecinde sermaye ayrımının arkasından gelen soygun düzeninin ülkeyi nasıl batırma noktasına getirdiğini hep beraber tecrübe ettik.


Belli ki ortada ihbar sürecine dayalı bir inceleme var. Aman Allahım bu ne heyecan. Hemencecik vergi incelemesini siyasi karara bağlamaya çalışan bir medya karşımıza çıkıyor.


O medya aynı tavrı kendi vergi cezalarında da sergilemişti. Petrol Ofisi'ni devletin vergisi ile satın alırken hiç adaletten vergi kaybından söz etmeyen arkadaşlar konu kendi vergi cezalarına gelince birden ekonomik kararları siyasi buluverdiler.


Hatırlayın; Petrol Ofisi'ni devletin vergisi ile almayı sağlayan Özelleştirme İdaresinin elindeki 'altın hisse' iptal edilmeden sadece bir kaç gün önce Özelleştirme İdaresi Başkanı Uğur Bayar neden koltuğunu kaybeder.


Bakınız 2002 yılı Nisan ayında Bakanlar Kurulunda Yılmaz Karakoyunlu 1997 yılından beri çok başarılı işler çıkaran ÖİB Uğur Bayar'ı birden görevden almak ister. Ve Doğan'ın iki yıldır istediği "altın hisse" bir kaç gün içinde yeni Özelleştirme İdaresi yönetimince iptal edilir.


Ne tesadüf!


Hatırlarsanız o medyanın ekonomi ve ekonomik olmayan yazarlarına göre Türk Hava yolları da 2005'den beri "bir kaç yıla kalmaz batar" dedikleri şirketti. Elbette THY'nin bu batış kehanetinin arkasında eskiden sigortasının bu grup tarafından yapılıyor olması ve yakıtlarının da fahiş fiyatla bu grup tarafından veriliyor olmasının bir etkisi yoktur.


Sigorta ve yakıt ikmali kesilince THY birden batar oldu.


Ne tesadüf!


Bağımsız siyaset bağımlı ekonomi ile yürümüyor. Bu nedenle bölgede oyuncu rolünden kurucu rolüne dönüşme gayretlerinin ekonomide de vuku bulması gerekiyor.  Bu dönüşümde yerli otomobil rol model açısından çok önemliydi.


Ne ilginçtir ki 1960 yılında Erbakan'ın da ısrarla savunduğu yerli otomobil fikrine karşı çıkan B. Nahum'du. Bugün ise Recep Tayyip Erdoğan'ın yerli otomobil fikrine karşı çıkan Koç.


Neden karşı çıkılmasın ki; son üç yılda Amerikan Ford temsilciliğinin karı 1 milyar 840 milyon TL. İtalyan FİAT temsilciliğin karı ise 1 milyar 300 milyon TL.  


Neyse bu konular daha da uzayacak gibi.


Ben şimdilik size bir tablo vereyim ve siz bu tablo ne anlatıyor inceleyin isterseniz.