Geçtiðimiz yüzyýllarda yaþattýðý büyük medeniyet birikiminden uzaklaþarak dünyanýn gerisinde kalan ülkemiz, son zamanlarda geçmiþin güçlü kodlarýna dönmenin sinyallerini vermeye baþladý.
16. yüzyýl Osmanlý coðrafyasýnda sýradan bir vatandaþla Divan Edebiyatý'ndan konuþabilirdiniz. Mesela Fuzuli'nin aðýr temalý þiirleri hakkýnda sohbet edebilirdiniz.
Sâmiha Ayverdi, kitaplarýnda þöyle der: Gelmiþ geçmiþ bütün dünya kültürleri bir deðerlendirmeye tabi tutulduðunda Tanzimat öncesi Osmanlý kültürünün en yüksek derece ve mertebede olan kültür olduðunu görürsünüz. Yaþam biçimi ve yaþam sanatý açýsýndan bakýldýðýnda gelmiþ geçmiþ bütün kültürlerden daha üstün bir toplumla karþýlarsýnýz.
Geçtiðimiz aylarda Hakk'ýn rahmetine kavuþan merhum Teoman Duralý da diyor ki: Osmanlý medeniyeti Türk-Ýslam medeniyetidir. Türk-Ýslam medeniyeti ise felsefileþmiþ bir medeniyettir. Batý'nýn kavramlarý dahi sýradan bir Osmanlý'nýn yaþadýðý özgün yaþam biçimini izah edebilecek kadar geniþ kapsamlý deðildir.
Böylesine bir derinliðe sahip olarak yaþamýþ bir medeniyetin bakiyesiyiz. Tanzimat sonrasý dengeler deðiþmeye baþladý. Tanzimat'la coðrafya olarak ilk darbeyi yedik ve taklitçiliðimiz baþladý. Sanata, kültüre, felsefeye, siyasete dair hatta inanca dair bir taklitçilik baþladý. Taklitçi bir toplum oluverdik.
16. yüzyýlda Fuzuli'nin þiirleri üzerine derinlemesine tahlil yapabilen bir toplumdan bugün, Hasan Can Kaya gibilerinin "sanat" yaptýðý bir topluma dönüþtük.
Bugün Türkiye'yi terk ederek Batý'ya gitmek isteyen gençlerin var olduðundan bahsediliyor. Gitmek isteyen hangi gençlik? Osmanlýnýn bakiyesi olan gençlik mi, Hasan Can Kaya'nýn sahnesini dolduran gençlik mi?
Oysa bu baðlamda yapýlan araþtýrmalar tam tersini gösteriyor. Bugün Türk gençlerinin yüzde 33'ü yabancý bir ülkeye gitmek isterken Batýlý ülkelerde baþka bir memlekete gitmek isteyenlerin oraný yüzde 70'lere dayanmýþ durumda.
Hýzlý bir deðiþim var. Diploma ve kariyer, eskisi gibi revaçta deðil. Yeni bir þey üretebilme þansýnýz nedir, ne kadar orijinalsiniz, bunlara bakýlýyor. Fakat bütün zamanlara damgasýný vuran, þahsiyet sahibi olmak ise revaç bulmasa da önemini koruyor.
Gençlerin trend akýmlar kadar þu sorularý kendilerine sormalarý gerekir: Bir fikir üretebiliyor muyum? Milli ruh ve þuurum var mý? Vatanseverliðim var mý? Ýnanç deðerlerine sahip miyim?
Bu ilkeleri kendine hedef olarak belirleyen bir genç vatanýný terk edip baþka bir yerde yaþamak istemez. Baþka yerde yaþamak istese de kendisini geliþtirip ülkesine ve milletine hizmet için vatanýna döner.
Diploma sahibi olunabilir, bilgi sahibi olunabilir, iþ sahibi olunabilir, makam sahibi olunabilir, para sahibi olunabilir ama inançlarýna, deðerlerine ve kültürüne baðlý olmadan yaþamaya hayat denemez.
Ýþte bu noktada Massachusetts Institute of Technology'de (MIT) fizik profesörü olarak görev yapan Ýsveç kökenli ABD'li Max Tegmark'ýn "Selçuk Bayraktar'a burada eðitim verdiðimiz için utanýyorum" sözleri yüreklerimize su serpiyor. Tegmark istiyor ki eðitim verdikleri kiþiler kendilerinin kulu kölesi olsun, kendi milletini ve ülkesini terk edip emperyalizmin emellerine hizmet etsin. Ýþte bunu baþaramadýðý için utanýyor. Tegmark, Bayraktar'a eðitim verdiði için deðil, onun kendilerini terk etmesinden, kendileri için hizmet etmemesinden utanýyor... Nice utanmalar ona!
Selçuk Bayraktar örneði günümüz gençliði önünde bir rol model olarak duruyor. Demek ki isteyince insan kendi ülkesinde de bir þeyler yapabiliyor. Bir iþ sahibi, bir kariyer sahibi olabiliyor. Bir þeyler icat edebiliyor, bir þeyler üretebiliyor. Ve o ürettikleriyle dünya dengesini deðiþtirebiliyor.
Bugün Selçuk Bayraktar'ýn öncülüðünü yaptýðý savunma sanayisinde, ülkemizde son 20 yýlda Türk savunma sanayii þirketlerinin sayýsý 56'dan 1500'e yükseldi. En büyük 100 savunma sanayii þirketi arasýnda Türkiye'den 7 þirket varken, Almanya'dan sadece 3 tane var.
Ýnancýna, kültürüne, milletine sadýk duygularla bu gururu bize yaþatanlara selam olsun...