Kol saati - milli dava ayrýmý

Rýza Zarrab'ýn Zafer Çaðlayan'a hediye ettiði 700 bin liralýk kol saati. Ve onunla baðlantýlý hediye – rüþvet – komisyon iddialarý. Ve ilaveten üç ayrý bakanla ilgili iddialar.

Böyle bir iþ var Türkiye siyasetinin hafýzasýnda, kapanmayan bir dosya olarak.

Bu dosya ve baðlantýlarý, dört bakanýn hükümetteki görevini bitirdi.

O zaman dört bakanýn Yüce Divan'a gitmesi ve aklanmalarý da Ak Parti'nin gündemine geldi.

Baþbakan Davutoðlu 4 Bakana“Yüce Divan'a gitmeyi siz talep edin” tavsiyesinde bulundu. Davutoðlu o günlerde “Harama uzanan eli koparýrýz” þeklinde konuþuyordu.

Ak Partili milletvekilleri de “Bakanlar Yüce Divan'a giderse parti olarak elimiz çok rahatlar, yolsuzluklarla bakanlarý feda etmek pahasýna mücadele ettiðimiz anlaþýlýr” diye düþünüyordu.

Ak Parti'nin duayen isimleri, mesela o dönemin Meclis baþkaný Cemil Çiçek adeta bugünleri hatýrlatan sözler söyledi: “Yüce Divan’a gitmezlerse bu konu hiç durmadan tartýþýlýr, tartýþmalar sürer durur. Giderlerse mahkeme karar verir ve üzerinde fazla durulmaz, hayat devam eder. Dava sonucu ne olursa olsun Türkiye'nin imajý açýsýndan çok kötü oldu. Keþke bu olaylar olmasaydý.”

Çiçek,yolsuzluk tartýþmalarý yüzünden Türkiye'nin þeffaflýk açýsýndan onbir basamak gerilediðini de söyledi.

Sonra Yolsuzluklarý Soruþturma Komisyonu bakanlarý akladý.

Dosya kapandý?!

Hayýr kapanmadý.

Olay 17/25 Aralýk operasyonu ile baþlamýþtý.

Bu operasyon, devletin normal akýþý dýþýnda bir Emniyet – Yargý operasyonu idi.

Bu operasyon Türkiye'de sonra FETÖ diye anýlacak bir Paralel Devlet Yapýlanmasý olgusunu gündeme getirecekti.

Kýsaltýlmýþ þekliyle bundan böyle PDY diye anýlacak ve Milli Güvenlik Kurulu kararlarýna girecek olan Yapý, böyle bir yolsuzluk operasyonu ile gündeme gelmekteydi. Operasyonun daha yukarýlarý, doðrudan Cumhurbaþkaný ve Ailesini hedef aldýðý kanaati herkesin ortak fikriydi.

Operasyonun bir ucu,  Amerikan ambargosu döneminde Ýran'la yürütülen girift ekonomik iliþkileri hedef alýyordu. Zarrab, Çaðlayan o iliþkiler çerçevesinde yakýn alakalar oluþturmuþlardý.

Ýran'la yürütülen ekonomik iliþkiler Türkiye'nin çýkarýna idi. Amerika'nýn Ýran kuþatmasýný delmiþ oluyor, böylece Amerika'yý rahatsýz ediyordu.

17/25 Aralýk operasyonu Amerikan çýkarlarý adýna Hükümeti vurmak üzere devreye sokulan bir eylem miydi?

Yoksa

Bu milli kaygýlarýn içine sokulan yolsuzluk urunu ortaya çýkararak Hükümeti sarsma giriþimi mi?

Bugünler...

Devlet içerde 17/25 Aralýk'la iltisaklý tüm alaný tasfiye ediyor.

Ancak Zarrab Amerika'da tutuklu. Bir Halk bankasý yöneticisi tutuklu. Ve Hükümet üyesi Zafer Çaðlayan için tutuklama kararý verilmiþ durumda.

Hem Cumhurbaþkaný Erdoðan hem Hükümet sözcüsü Bekir Bozdað, “Hükümet üyesi olarak Türkiye'nin çýkarlarýný savundu” yaklaþýmý ile Çaðlayan'a sahip çýkmýþ durumdalar. Üstelik Bekir Bozdað, Amerikan yargýsýnýn 17/25 Aralýk “Darbe giriþimi”ni sürdürdüðünü ifade ediyor. Amerikan yargýsý FETÖ tarafýndan kullanýlýyor. Bazý yorumlarda da Amerikan derin devleti, Erdoðan'la bu tarzda hesaplaþýyor.

Ben Amerika'da bir yerlerin Erdoðan'la, Türkiye ile hesaplaþma halinde olduðuna inananlardaným. Bu, bütün Ýslam dünyasýna yönelik hesaplaþmanýn bir uzantýsý. O dönemde Türkiye – Ýran iliþkileri de, Amerika'nýn hesabýný bozan niteliðiyle boy hedefi olmuþtu.

Bu davanýn böyle bir hesaplaþma boyutu olduðu muhakkak.

Ama “kol saati” ile sembolize olan yolsuzluk dosyalarýný, bu “milli mesele” ile içimize sindirmemizin istenmesi içimize sinmiyor. “Çaðlayan'ýn yükü”nü taþýmanýn ve tüm siyasi harekete taþýtmanýn nasýl bir gerekçesi olabilir ki?

2019 öncesinde Ak Parti böyle bir gündemle boðuþur hale geliyor. Evet bu, bir Amerikan hamlesi ile karþý karþýya bulunulduðunun iþaretidir. 

“Görevimiz Tehlike”senaryolarýnda Amerika, hedef aldýðý liderleri idealleri üzerinden vurmuyor, yolsuzluk vs gibi etik malzemeler üzerinden kurþun atýyor.

Zarrabiþi de Çaðlayan iþi de “iltisaklar” da oldukça sýkýntýlý.