Aðustos 1914 Osmanlý sýnýrlarý, petrol sýnýrlarýdýr. Osmanlýya yönelik saldýrýnýn ekonomi politiði, petroldür.
Aðustos 1914’te Dünya Savaþý baþlamýþtý da... Aslýnda Bab-ý Ali tek baþýnaydý. Osmanlý dünyada yalnýz kalmýþtý. Savaþ baþlamýþtý ve bu yangýndan uzak durmak giderek güçleþiyordu. Aslýnda Osmanlý için acele edecek bir durum da yoktu. Ülke Balkan Savaþýnda önemli bozguna uðramýþ, ata yadigari geniþ arazi terk edilmiþti.
Uluslararasý siyaset, ittifaklar arasý güç kavgasýyla gidiyordu. Sömürgeci Ýngiltere ve Fransa, ortak tehlike Almanya’ya karþý taktik iþbirliðindeydiler. Çarlýk Rusyasý, Avusturya-Macaristan ve Osmanlý, bu çatýþmada hem araç, hem de hedefti.
Sömürgecilerin cephe savaþý dýþýndaki stratejisi, mümkün olan bütün etnik gruplarýn ayaklanmasý, merkezi hükümeti zayýflatacak iç cepheler açýlmasýydý. Bu ayaklanmalar rica ile deðil, süngüyle bastýrýlacaktýr. Oyuna getirilen ve oyunda kaybeden etnik grubun 100 yýl sonra yeni senaryolarla ortaya çýkmasý, tarihle masalýn birbirine karýþtýrýlmasý, modern efsane sektörünün bir çalýþmasýdýr. Baþkasýnýn yeniden yazmaya çalýþtýðý senaryoya karþý çare, kendi tarihini ve bugününü bilmektir.
***
Aðustos 1914’te de Balkan, Avrasya ve Ortadoðu haritalarý masalara yayýlmýþ, etnik nüfuslarýn nasýl maþa yapýlacaðýna dair keyfi sýnýr çizimleri yapýlýyor, merkezi hükümetlere karþý ayaklanacaklara, ödül olarak devletçikler vadediliyordu. Sömürgeci için ana eksen, Hýristiyan-Müslüman çatýþmasý ve Müslümanlarýn Balkan, Anadolu ve Ortadoðu’da geriletilmesiydi. Balkanlar ve Doðu Akdeniz’de ayrýca çatýþma lazýmsa, ona da mezhep çatýþmasý gelecekti.
Yine de Aðustos 1914’te Osmanlý Ýmparatorluðu hala önemli, hele bugün için çok önemli sýnýrlara sahipti. Elbette sömürgeciler, Balkanlarda yaptýklarýný Ortadoðu’da da sürdürmek ve Türk-Müslüman unsuru siyasetten ve coðrafyadan silmek niyetindeydiler. Ancak Aðustos 1914 sýnýrlarý o zaman da dünya ve bölge dengelerini belirleyen sýnýrlardý. Bab-1 Ali, Aðustos 1914’te mevcut sýnýrý korumak derdindeydi.
En önemlisi: 1914 Osmanlý sýnýrlarý, petrol sýnýrlarýdýr... Petrolün ele geçirilmesi, o araziye hangi etnik grubun konacaðý ve o etnik grubun hangi yabancý ülkenin denetiminde kalacaðý, Batýnýn 1914 hesaplarýnýn ortak paydasýydý. Ortadoðu’da o zaman baþlayan ve günümüzde süren kurgu budur.
Son 100 yýl Osmanlýnýn yok edilmesiyle baþlamýþ, devamý da petrol coðrafyasýnýn þekillenmesi ve kontrolü kavgasýyla geçmiþtir. Bu kavga hala sürmektedir.
O yüzden 1914 kolay vazgeçilir ve zaman nehrindeki unutuþ girdaplarýna feda edilir bir köhne hatýra deðildir. Kaldý ki, unutuþ ve kabulleniþ, bir siyasi tercihtir. Unutmayýp kabullenmemek de bir siyasi tercihtir.
Geri dönüp bakýnca, unutuþ ve kabulleniþin, galiplerin dýþarýdan empoze ettiði bir siyaset olduðu anlaþýlmaktadýr. Topraðýn ve nüfusun savaþta kaybedilmiþ olmasýnýn yenilgiyi kabullenmek ve mevcut duruma sonsuza dek razý olmak anlamýna gelmediðine dair örnekler, günümüz jeopolitiðinde yaþanmaktadýr. Statüko ya da mevcut durum denen þey, onu korumak isteyenin çýkarýdýr. Kimin çýkarýný koruyorsa, o statükonun azimli savunucusu olur.
Osmanlýnýn 1914 sýnýrlarýný bilmek ve her þeyden kolayca vazgeçmemek gerekiyor. O sýnýrlar ‘zaten... ‘ kabulleniþiyle unutuldu ya da unutturuldu ise hatýrlamaya, Misaký Milli’den baþlayabiliriz. Keyfi dayatmalarýn asgari direnci, meþru ve çok saðlam bir hukuki belge olan Misaký Milli’dir.
Zamaný geriye çeviremeyiz, ancak zamaný unutmak da gerekmiyor. Osmanlý 1910 ve Osmanlý 1914, bugünü hala þekillendiriyor. O zaman nereden gelip nereye gittiðimizi, içinde olduðumuz sahneyi ve oyunu daha iyi kavramak gerekiyor. Ortada fedakarlýk ve kahramanlýkla dolu onurlu bir tarih var. Sonrasý da siyasettir... O sýnýrlar bundan sonra yeniden belki çizilir ya da çizilmez. Ancak yeni yüzyýlýn bir faydasý varsa, toplumlarýn, kültürlerin ve siyasetlerin artýk sýnýr tanýmadan yakýn-uzak coðrafyalara ulaþabilmesi, kardeþler, kuzenler, akrabalarla kucaklaþmasý, hatýrlamasý ve etki alanlarý kurabilmesidir. Bu kabiliyete Yumuþak Güç deniyor.
Aðustos 1914’te Bab-ý Ali, Almanya ile Rusya arasýnda kalmýþtý. Almanya Liman von Sanders kontrolündeki Osmanlý ordusunu seferberlik ilanýyla yedek kuvvet haline getirmiþti. 2 Aðustos’taki gizli anlaþma ve 10 Aðustos’ta ve Breslau gemilerinin geliþi ile arasýndaki 8 günde Osmanlý’nýn kaderi kilitlenmiþti.
Bazý yorumcular, Almanya’nýn Osmanlýyý ‘daha sonra’ savaþa sokmayý planladýðýný, ancak 6-12 Eylül Marne yenilgisinin Osmanlý’nýn savaþa sokulmasý planlarýný hýzlandýrdýðýný yazar.
O zamana dek Almanya Belçika üzerinden Fransa’ya girmiþ ve üstün manevra kabiliyetine sahip ordularý, Paris’e 48 km yaklaþmýþtý. Paris’in düþmesiyle savaþ da bitmiþ sayýlacaktý. Ýngiltere, uzakta bir adaydý. Ýlerleyen Alman ordusunun karþýsýnda, Ýngiliz-Fransýz ordusu vardý. Paris’e yaklaþtýklarýný bilerek heyecanlanan Almanlar, Marne nehrini de geçerek ilerleyiþi hýzlandýrdýlar. Ancak fazla hýzlý gitmiþler ve hem ikmali geride býrakmýþlar, hem de kanatlar arasýndaki koordinasyonu kaybetmiþlerdi. Çekilmeye çalýþan Fransýz ordusu, Alman kollarý arasýndaki boþluðu görerek, saldýrýya geçti. Marne ve çevresinde Alman koluna karþý saldýrý için Fransa, Paris çevresinden 3 bin askeri de cepheye sürdü. Bu asker 600 kadar Paris taksisiyle cepheye taþýndý, ki savaþ tarihinde ilk kez asker, motorize araçlarla askeri maksatla taþýnýyordu. Bu bir ilkti.
Bu çaba sonucu, Alman ordusu Paris’ten uzaklaþmak zorunda kaldý ve bulduðu yerde sipere yattý. Meþhur ‘Batý Cephesi’ böylece oluþtu ve taraflar sonraki üç yýl boyunca bu cepheyi aþamadý. Yüzbinler, bu cephede can verdi. Almanya, Marne’den Paris’e gidememenin faturasýný aðýr ödedi. Sonra hem Fransa-Ýngiltere, hem de Almanya, týkanan Batý Cephesini telafi için Osmanlý topraklarýnda savaþmaya yöneldiler.
Yoksa Paris’e 48 km yaklaþan ve zafere yakýn olan Almanya, Bab-ý Ali’nin gözünü kamaþtýrmýþtý. Almanya zaferine ortak olmak, giderek çekici hale geliyordu. 12 Eylül’de ise Almanya için zafer ihtimali kalmamýþtý. Öte yanda Bab-ý Ali hala tarafsýz olduðunu ilan ediyor, hazýr olmadýðý savaþa hazýrlanmak için zaman kazanmaya çalýþýyor ve Romanya-Bulgaristan-Yunanistan üçlüsüyle ittifak için görüþme yapýyordu. Bu üçlü ile ittifak, Rusya ile ittifak düþüncesinin dayanaðý ile. Balkanlarda ve Rusya ile ittifak kurarak, 1914 sýnýrlarýný korumak ve sonra kazanan taraf olmaktý. Talat Paþa ve Cemal Paþa hatýralarý, bu noktalarý karþýlýklý teyit eder. Bab-ý Ali savaþ meraklýsý deðildi.
Almanya için Marne yenilgisi yaþanýrken, 5 Eylül’de Almanya sefiri Wangenheim, Enver Paþa’ya ‘harekete geçme zamanýnýn geldiðini’ söyler. Ortaklaþa Mýsýr’a çýkartmayý ya da Karadeniz’de Odesa’nýn vurulmasýný önermiþtir. Enver Paþa’nýn cevabý bilinmiyor. Burada soralým: Goeben ve Breslau Karadeniz’e çýkmak yerine Mýsýr harekatýný baþlatsa, Osmanlý-Alman ortak Mýsýr iþgali baþarýya ulaþsa, ne olurdu? Ýngiltere hala Çanakkale’ye mi saldýrýrdý, yoksa Hindistan yolunun riske girdiðini görüp, Mýsýr’a yakýn yerlere mi asker çýkartýrdý.
Ýngiliz sefiri Mallet, 20 Eylül’de Londra’ya yolladýðý telgrafta, Sadrazam ile görüþtüðünü, Osmanlýnýn tarafsýzlýða uymadýðýný, 4 ya da 5 bin Alman askerinin kent çevresinde olduðunu, Osmanlý ordusunun Karadeniz’e girmeme sözünün de tutulmadýðýný yazar.
Said Halim Paþa, Osmanlý mürettebatý eðitildikten sonra Alman gemileri Goeben ve Breslau’nun devralýnacaðýný söyler. Ahmed Emin Yalman’ýn hatýralarýna göre, Osmanlýnýn Paris sefiri Rýfat Paþa ise 4 Nisan’da Bab-ý Ali’ye ‘Almanya izole durumda ve savaþý kaybedecek. Ýngiltere-Fransa ittifakýyla çatýþmak, bizi bitirir. Yapýlacak þey, tarafsýzlýða uyup, Müttefiklerden taviz almak’ der. Dinleyen olmaz. Ýngiliz Dýþiþleri Bakaný Grey, 23 Eylül’de cevaben ‘Dersaadet Türk deðil, Alman kontrolünde. Almanya çýkarlarýna en uygun zamanda Osmanlýyý savaþa itecek’ diye yazar. Geleceði, görmüþtür.
Bu arada Çanakkale Boðazý’nda da Alman faaliyeti hýzlanmýþ, kýyýlara top ve istihkam konmuþ, savunma önlemi alýnmýþtý. Bab’ý Ali’nin Çanakkale’yi trafiðe kapatacaðý konuþuluyordu.
26 Eylül’de ise o zaman için çok sýradan bir olay, sonra tarih deðiþtiren etkiler yaratacaktý. Çanakkale Boðazý dýþýnda duran bir Ýngiliz destroyer, yaklaþan Türk destroyerini Boðaza sokmayýp, uzaklaþtýrýr. Bunun üzerinde de bölgeden sorumlu Alman komutan Albay Weber, Çanakkale Boðazý’ný trafiðe kapatýr.
Londra, bunun da bir Alman taktiði olduðunu yazar. Sadrazam Sait Halim, Ýngiltere donanmasý Boðaz dýþýndan uzaklaþýrsa, Boðazýn açýlacaðýný söyler, Ancak Londra bunu da reddeder.