Trabzonlu futbolcular, Yunanistan’daki ilk maçta AEK’ya 3 gol attýlar ya; turu garanti gördükleri için, rövanþta lütfen oynuyormuþ gibiydi... Maça isteksiz, iþlevsiz, gevþek baþladýlar. AEK, ilk skorun altýndan inatla kalkmak isteyen büyük bir coþku içinde deðildi. Ama, “Bakarsýn olur” diyerek yüklenmeyi de bir taraftan sürdürüyordu.
Trabzon, savunmasýndan top çýkarýrken kaptýrdýðý topla ilk golü yerken; 5 dakika sonra penaltýyla iki fark geriye düþtü. Gene akýllanmadý.
Çünkü bu kez telaþ/korku/panik baþlamýþtý. Bu çýrpýnýþ arasýnda, üçüncü golü yemekten mucizevi þekilde sýyýrdýk. Rakibi hafife almanýn, ilk maçýn skoruna aþýrý güvenmenin ve bu ikisinin toplamýyla oyun disiplininden tamamen kopmanýn cezasýný ödüyorduk.
***
Oysa Ünal Karaman, maç öncesinnde bu tehlikelere dikkat çekmiþ, “Sahada kazanýlmamýþ hiç bir zaferin, baþka olasýlýklarla kazanýlamayacaðýný” ýsrarla anlatýp duruyordu. Ama kendisi Sörloth’u dinlendirme adýna, onu ilk onbire koymamýþtý. F.Bahçe maçýný düþünmek iyi ama, UEFA’da gruplara kalmayý düþünmek, daha öncelikli ve önemli deðil miydi? Ýlk baþta rövanþa sen önem vermemiþsin... Futbolcular haydi haydi boþverir. Yapma hocam!
***
Taraftar ise, ilk maçýn 3-1 olduðuna filan bakmadan, stadý full doldurmuþtu. Seyirci iþin ciddiyetini kavrýyor ve üzerine düþeni fazlasýyla yapýyordu ama, futbolcular kendi dalgasýndaydý.
Feci bir ilk yarýnýn ardýndan; þaþkýnlýðýný üstünden atan bir Trabzon ortaya çýktý. Fazla bir þey yapamadý. Fakat ayný gramajda olmadýðý AEK’ya, kendi gerçek sýkletini bir nebze hissettirdi. O bile yetti.
Kolayý zora sokup tur atlamayý bildi. Aferin demeyeceðim. Aklý baþýna gelsin!