Kolektif bir suç: Benzin fiyatları

Benzin fiyatı derken tüm akaryakıt türlerinin pompa fiyatlarını kastediyorum. Basın hop oturuyor, hop kalkıyor, benzin fiyatlarının yüksekliği çok popüler, popülist bir siyasi iktidar eleştiri malzemesi zira benzinin pompa fiyatı beş lirayı geçti ve siyasi otoritenin ifadelerine göre de buna alışmamız gerekiyor.

Ben de aynı kanıdayım, benzinde bu yüksek fiyatlara alışmamız gerekiyor, başka alanlarda çok radikal siyasi ve ekonomik adımlar atılmadan da bu değişmeyecek.

Malum, beş liralık bir litre benzin fiyatının yaklaşık yüzde yetmişi vergi.

Başka bir ifadeyle de, kamu maliyesi, bütçe dengelerini korumak için benzin üzerine yüksek oranlarda dolaylı vergi salmak zorunda kalmasa araba sahipleri bir litre benzini iki liranın epey altında tüketebilecekler.

Doğrudur, beş liralık benzin fiyatları çok yüksektir, dünya ülkeleriyle mukayese ettiğinizde de çok yüksektir ama bu konuda bir-iki söz söylemek için dünya ölçeğinde başka şeyleri de, mesela vergi sistemlerini de mukayese etmek gerekmektedir.

Yazının en sonunda söylenmesi gerekeni şimdi söyleyeyim: Türkiye, başka alanlarda doğru dürüst vergi toplayamadığı, kayıt dışılıkla mücadelede mesafe alamadığı için kamu maliyesi dengelerini bozmamak için benzin pompa fiyatları üzerine, benzin fiyatı ne kadar artarsa artsın talebi pek etkilenmeyen bir mal, çok yüksek oranlarda dolaylı vergi salmakta, böylece oluşan yüksek fiyatlar da toplumda eleştirilere neden olmaktadır.

Peki bu yüksek benzin fiyatlarını kimler eleştirmektedir?

Türkiye’de yaklaşık on milyon kişi kayıt dışı çalışmaktadır, bu on milyonun altı milyonu tarımda, dört milyonu da tarım dışı sektörlerde çalışmakta ama dolaylı tüketim vergileri dışında bir kuruş vergi ödememektedirler ve buna rağmen muhtemelen yüksek benzin fiyatlarından şikayet etmektedirler.

Şikayetçi olmakta hakları var mıdır, tartışılır.

55 milyon seçmenin olduğu ülkemiz Türkiye’de sadece 1.7 milyon mükellef beyanname vererek vergileri ödemektedirler, bunlar devletin zaten, amiyane tabirle, kümese aldığı mükelleflerdir ama bunların da ne kadarının vergilerini düzgün ödedikleri çok tartışmalıdır.

Gelirler İdaresi Başkanlığı’nın sitesinden gördüğümüz kadarıyla bu beyannameli mükelleflerin senede ödedikleri ortalama gelir vergisi bin lirayı evet 1000 lirayı ancak aşmaktadır.  

Ne TBMM, ne siyasi iktidarlar senelerdir, Cumhuriyet’in başından beri, kayıt dışılıkla mücadelede de, beyannameli dolaysız vergi mükellefi sayısını arttırmakta da başarılı olamamışlardır.

Fransa’da, 2012 senesinde sadece beyanname veren mükellef sayısındaki ARTIŞ, dilimlerin sabit tutulması nedeniyle, bir milyon üç yüz bini bulmuştur.

Ve sonuç olarak da, Türkiye’de, benzin fiyatları beş lirayı aşmıştır ama bu durumdan TBMM kompozisyonları, siyasi iktidarlar kadar vergi sistemimizin rasyonelleşmesine siyaseten direnen, duble yol istediği kadar rasyonel bir vergi sistemi talep etmeyen, istemeyen seçmenler de sorumludur.

Türkiye’de hala ve hala bir milyona yakın basit usulde vergi ödeyen mükellef vardır ve hiç bir siyasi iktidar, bugün de, dün de bu mükellefleri gerçek usulde vergi vermeye zorlayamamaktadır.  

Böyle bir vergi sisteminde siyasi iktidar, çok haklı olarak ve iyi ki de, kamu maliyesi dengelerini tutturmak istiyorsa, 2013 senesinin ilk altı ayında bütçe 3.1 milyar fazla vermişse, benzin fiyatlarına yüklenmekten başka çare pek kalmamaktadır.

Türkiye’de kaç kişi, mesela emlak vergisi, tapu harcı öderken, sahip oldukları, satın aldıkları emlağın gerçek değerini beyan etmektedir?

Bu son soru Türkiye’de hiç sorulmayan bir sorudur ve cevabı da kolektif bir suçun itirafı niteliğindedir.

Benzin fiyatlarından şikayet edenler önce kendilerinin kamu maliyesi ile ilişkilerini bir değerlendirsinler, sonra tüm enerjileriyle eleştirilerine devam etsinler.