Prof. Dr. Erdem YEÞÝLADA
Prof. Dr. Erdem YEÞÝLADA
Tüm Yazýlarý

Kolesterol yararlý mý yoksa zararlý mý?

Son günlerde kolesterol tartýþmasý yine önemli bir gündem olarak zihinleri iþgal ediyor. Bir tarafta “Kolesterol yararlýdýr, istediðiniz kadar tereyaðý, yaðlý et yiyebilirsiniz, kolesterolün yüksek olmasýnýn hiçbir riski yok” diyenler; diðer tarafta ise yüksek kolesterolün damarlarda týkanmalara yol açarak kalp krizinden ölüm riskini artýracaðýný savunanlar. Ortada ise ne yapacaðýný þaþýrmýþ insanlar, hastalar... Aslýnda bilimde doðrular ancak farklý fikirlerin ortaya atýlarak tartýþýlmasý sonucu bulunabilir. Ancak burada kabul edilemeyecek husus, bilimsel toplantýlarda yapýlmasý gereken tartýþmalarýn halkýn önünde yapýlmasý, gazete manþetlerine taþýnmasý ve neticede insanlarýn kafasýnýn karýþtýrýlmasý. Yine Shakespeare tiradý gibi: “Kullanmak ya da kullanmamak”.

HERKES TEPKÝLÝ, PEKÝ SUÇLU KÝM?

Ýnsanlar tepkili. Çünkü ilaç firmalarýnýn para kazanmak için hekimler vasýtasýyla kendilerinin kandýrdýklarýný düþünüyor.  Hekimler tepkili çünkü ilaç firmalarýna para kazandýrmak için hastalara bu ilaçlarý yazdýklarý önyargýsýyla karþý karþýya kalýyor.  Diðer taraftan, hasta ile hekim arasýndaki güven ortamý zedeleniyor. Hasta kolesterol ilacýný kullanmayý kesiyor ve söz konusu olabilecek risklerle karþý karþýya kalýyor. Suçlu kim?

Bu konuda geçen hafta pazar günü Habertürk’te  Türkiye’nin Nabzý adlý bir tartýþma programýna katýldým. Konu hakkýndaki görüþlerimi bu yazýda özetleyeceðim. Her zaman ifade etmeye çalýþtýðým gibi “Bilimde asla kesin doðrular yoktur.” Her görüþ tartýþmaya, sorgulanmaya açýktýr. “Benim görüþüm doðrudur” þeklinde bir dayatma söz konusu olamaz.

Aslýnda ileri sürülen görüþler yeni deðil onlarca yýldýr tartýþýlýr. Ancak insan saðlýðý söz konusu olduðunda bir futbol takýmý fanatizmi gibi koyu taraftarlýk yapýlamaz. Ben konuya bir mantýk iliþkisiyle bakmayý tercih ediyorum. Kolesterol vücumuz için son derece önemli yapý taþlarýndan biri. Tüm hormonlarýmýzýn sentezi, hücrelerimizin birbiriyle iletiþimi, hafýza ve algýlama iþlevlerinin saðlýklý bir þekilde yürütülebilmesinde rol oynuyor. Dolayýsýyla ‘sýfýr kolesterol’ gibi uçuk hipotezlerin bilimsel yaklaþýmda hiçbir deðeri bulunmamaktadýr.

ÝNSANLAR TEK TÝP DÜÞÜNÜLMESÝN 

Peki kolesterolün normal seviyesi ne olmalý? Ýþte bu konuda spekülasyonlar yüksek. Daha önceleri 250 (mg/dl) civarýnda iken sonra 200’e ve daha sonra bazýlarýna göre 150’lere kadar düþürüldü.  Ýddialar ciddi. Çünkü her 50 puanlýk düþüþle yüz milyonlarca kiþi kalp krizi riski grubuna giriyor. Yani ilaç endüstrisi için milyarlarca dolarlýk bir kazancýn söz konusu olduðu düþünülüyor.

Diðer taraftan bazý epidemiyolojik veya klinik çalýþmalarýn sonuçlarý yine kafalarý karýþtýrýyor. Kalp krizinden ölenlerin yarýsýnda kolesterol seviyesinin normaller civarýnda olduðu ya da yüksek kolesterol seviyesi ölçülen kiþilerin damarlarýnda herhangi bir týkanýklýða rastlanmadýðý þeklindeki bulgulara dayandýrýlarak yüksek kolesterolün bir risk deðeri olup olmadýðý sorgulanýyor.

Kanýmca burada temel hatalý yaklaþým, insanlarýn robotik yaratýklar olarak ‘tek tip’ düþünülmesi. Yani tek bir beden tipi, kolesterol yüksekse damar týkanýr, düþükse risk yoktur. O halde “Kolesterolü düþürmek insan ömrünü uzatýr” þeklinde düþünmek ne derece yanlýþsa “Kolesterol yüksek olsun, hiçbir önemi yok, aksine çok yararlý, istediðini ye” demek de o kadar yanlýþ. Çünkü her insanýn doðuþtan gelen farklý kalýtým özellikleri (ailesel, ýrk, cinsiyet); içinde bulunduðu ortamdaki yaþam þekli, zayýf/þiþman oluþu, beslenme þekli, çevresel etkenler, egzersiz yapýp yapmadýðý, hastalýklarý, kullandýðý ilaçlar, sigara/alkol tüketimi, karakteri gibi birçok etkene baðlý olarak büyük deðiþim göstermektedir. Dolayýsýyla epidemiyolojik ya da klinik çalýþmalar sonucu elde edilen bulgularýn tüm insanlar için geçerli olabileceði düþünülemez. Sadece bir fikir verebilir.

ÝLAÇ KULLANIMI ÖNLEMLER ARASINDA

Kolesterolün damarlarda týkanýklýða neden olan plaðýn yapýsýnda yer alan bileþenlerden biri olduðu biliniyor. Dolayýsýyla kanda dolaþan kolesterolün seviyesinin dikkatle izlenmesi gerekir. Damarlarýn iç yüzeyinde meydana gelen bir yangý reaksiyonu sonucu söz konusu alanda onarýcý ekip faaliyetlere baþlar (makrofajlar, T-lenfositler, eikozanoitler). Ýþte týkanmaya varan olaylar zinciri bu þekilde baþlar. Oksitlenmiþ kolesterol kristalleri (LDL) ya kendisi bu hasarýn oluþumunda rol oynar ya da baþka etkenlere baðlý olarak (sigara, stres vd.) oluþan hasarýn onarýmý için oluþan onarýcý kütleye takýlarak kütlenin büyümesine ve neticesinde damarýn týkanmasýna yol açar (aterom plaðý). Görüldüðü gibi damar içinde hasar oluþumu ve buna baðlý olarak baþlayacak bir yangý tepkimesinin kontrolü bizim elimizde deðil. Bizim dýþýmýzda yukarýda saydýðým birçok etkene baðlý. Bu durumda söz konusu risklerin mümkün olduðunca azaltýlmasý gerekir. Bu nedenle son yýllarda kalp krizine yol açabilecek risklerin en aza indirilebilmesi için damarlarda hasara yol açabilecek kontrol edilebilir tehditler ön plana çýkartýlýyor. Bu tehditlere karþý alýnabilecek önlemler ise saðlýklý beslenme, düzenli egzersiz, kilo kontrolü, sigara ve alkol tüketiminin kýsýtlanmasý, stres ile mücadele, saðlýklý çevre vd. Ýþte kolesterol düþürücü ilaçlar da alýnabilecek bu önlemler arasýnda yer alýyor. Yani kolesterol kristallerinin miktarý azaltýlarak yangý riski azaltýlmaya çalýþýlýyor. 

Dolayýsýyla kanýmca yüksek kolesterollü olduðu halde kalbi ve damarlarý sapasaðlam çýktý ya da düþük kolesterollü olduðu halde kalp krizi geçirdi þeklindeki örneklerin bir önemi yok. Önemli olan yukarýdaki risklerden ne derecede uzak durabildiði. Eðer damarlarda yangý cevabýna yol açabilecek olumsuz bir etken yoksa risk oraný düþük olacaktýr.