F.Bahçe, tam da gol yemek üzere olduðu anda; tehlikeden sýyrýlýp kontrataða karþý kontratakla öne geçti. Üç dakika sonra da golleri ikiledi.
Sarý-Lacivertliler, baþlarda rakibine iki tehlikeli pozisyon ikram etse de; ilkyarýnýn bütünü içinde daha etkili/daha çalýþkan/daha sonuca odaklýydý. Özellikle, Þener’in bulunduðu sað kanattan tempolu sokularak etkili oluyordu. Diyebilirim ki; F.Bahçe’yi (Býrakýn deplasmaný) kendi evinde bile, uzun süredir bu derece aktif göremiyorduk. Kendi taraftarý dahil; “Bu takým bir þey oynamýyor” diyenlere inat, görsel bir þov sunar gibiydi.. Göze hoþ gelen, cesur, atik ve çalýþkan bir F.Bahçe gerçeði vardý. Devrenin 2-0 olmasý boþuna ya da rastlantý deðildi.
***
Dikkatimi en çok çeken þey; Aatýf’ýn golünü attýktan sonra, sevinmemeye özellikle ve inatla özen göstermesiydi. Takýmýný öne geçiren birisi; bu denli soðuk, kayýtsýz ve mutsuz kalabilir mi?
Bunun nedeni ne acaba? Birilerine karþý bir kinaye, bir serzeniþ, bir afra-tafra mý? Sebebi her ne ise, hoþ olmadý.
***
F.Bahçe; kalan maçlara yönelik 8’de 8 hedefinin 3’te 3’ünü gerçekleþtirdi. Ama 2-0’ý yeterli görüp ikinci yarýda vites düþürmesi, “Oyun disiplini” denilen kavramýn yabancýsý olduðunun açýk göstergesiydi. Oysa yakaladýðýn skor, stratejini/projeni/maça asýlmaný engellememeli... Bunu beceremiyoruz.
F.Bahçe ilk yarýdaki kompakt görünümünü tamamen terketti. Takým gene sýradanlaþtý. Þikayet edilen bildik gamsýz F.Bahçe’ye dönüþtü.
Sebep ne? Skor gevþekliði...