Komşularda seçim, sorunlarda çözüm olasılığı

Türkiye’nin iki yakın ama sorunlu komşusunda dün ve evvelsi gün seçim vardı. Ermenistan ve Kıbrıs cumhurbaşkanlarını seçmek için sandığa gitti. Ermenistan’da Serj Sarkisyan, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde ise Nicos Anastasiyades en çok oyu aldı. Her ne kadar her iki seçimin ana konusu Türkiye ile ilişkiler değilse de, süreç tamamlanıp taşlar yerli yerine oturduğunda Türkiye meselesi gündeme gelecek.

Bu ülkelerin yönetimleri gündeme getirmese üçüncü taraflar gündeme getirecek. Dünyanın da, bizim de, Ermenistan ve Kıbrıs’ın da var olan statükoların devamından yana çıkarı yok. Kıbrıs’ın ekonomisi düzelecekse, hidrokarbon yataklarından elde edeceği zenginlikleri işletecekse, Türkiye ile ve Türk tarafı ile barışmak zorunda. Aynı şey Ermenistan açısından da geçerli. Kaynak fakiri Ermenistan Avrupa ile bir şekilde entegre olacaksa, Türkiye’nin desteğine muhtaç.

***

Ama Türkiye de bu sorunlarla sonsuza dek yaşayamaz. 2015 yılı gelmeden Ankara kuzeydoğu komşusuyla Azerbaycan’ı kırmadan ve küstürmeden ilişkilerini normalleştirmenin yolunu bulmak zorunda. Mümkünse 2009 yılında imzalanmış protokollerin hayata geçirilmesi için koyduğu önkoşulun (hafifletilmiş biçimde de olsa) karşılanması için bir diplomatik inisiyatif başlatmalı. Değilse ilişkileri aşama aşama iyileştirecek yöntemler aramalı.

***

Kıbrıs’ta çözüm ise çok daha acil. Sorun Türkiye’nin AB üyeliğinin önündeki en büyük “hukuki” engel olarak dikiliyor. Müzakereler görünürde gümrük birliğinden doğan sorumluluklarımızı yerine getirmemiş olmamızdan dolayı askıda bekletiliyor. Ayrıca yeni sorunlar ve kurulan yeni ittifaklar Kıbrıs sorununun çözümünü her geçen gün daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor. Devreye münhasır ekonomik bölge, Mısır, İsrail, Lübnan giriyor. Bu ülkelerle olan ilişkilerimizi de etkiliyor.

***

Eğer bir aksilik çıkmaz da ikinci turda GKRY cumhurbaşkanlığına, dolayısıyla da toplum liderliğine DISY lideri Anastasiyades seçilirse Türkiye ona ulaşmanın ve Kıbrıs sorununu seçim öncesinde dillendirdiği biçimde gevşek bir federasyon çerçevesinde çözmenin yöntemlerini araştırmalı. Anastasiyades gibi ayakları yere basan bir liderin Kıbrıs Rum kesiminde işbaşına gelmesini iyi değerlendirmeli.

***

Unutmayalım ki her iki sorunun da çözümü Türkiye kadar Azerbaycan ve Kıbrıslı Türkler için de önemli. Azerbaycan için önemli, çünkü 20 yıldır izlediğimiz politika onlara yardımcı olmadı. Ermenistan’ı hiç bir şekilde çözüme teşvik etmedi. Tam tersine Dağlık Karabağ Türkiye ile olan sorunların içinde eridi, Azerbaycan’ın meşru talepleri göz ardı edildi.

Türkiye bir 20 yıl daha sınırlarını kapalı tutsa Ermenistan’ı etkileyebileceğe, Dağlık Karabağ sorununun çözümüne katkıda bulunacağa benzemiyor. Ama Ermenistan ile ilişkilerimizi normalleştirirsek çözüm sürecinin parçası olabiliriz. Zaten Azerbaycan da her şeyini feda edip Ermenistan’a saldırmayacağına göre, diplomatik bir çözüm için daha çok müttefike ihtiyaç duyacak demektir.

Kıbrıs sorununun çözümü Kıbrıslı Türkler için önemli, çünkü sorun bu denli makul bir Rum lider tarafından da çözülmezse BM parametreli içinde hiç çözülmeyecek, Kıbrıslı Türklerin kendi kaderlerini ne şekilde belirleyecekleri artık iyice ortaya çıkacak demektir. Anastasiyades’in seçimi onlar için tarihi bir fırsattır. Sorun ya BM parametreleri çerçevesinde ve gevşek denebilecek bir federasyon temelinde çözülecek ya da KKTC’nin devlet olarak tanınması sağlanacaktır. Her iki alternatif de Kıbrıslı Türklerin çıkarınadır.

***

Türkiye için önemli olansa hiç kimse tarafından önerilmeden ve bir an önce bu iki alanda inisiyatif geliştirmesi, çözümü isteyen taraf olarak herkesten önce ortaya çıkması, çözümün parametrelerini belirlemesidir. Aksi takdirde çözüm başkaları tarafından ve başkalarının çıkar ve beklentilerini koruyacak şekilde bize dayatılacak, Türkiye inisiyatif üstünlüğünü kaptıracaktır.

Suriye sorunu ile uğraşan, Irak politikası pek çok yerde tartışma yaratan Türkiye kronik sorunlarını çözmek, Ermenistan, Kıbrıs ve tabii ki İsrail ile barışmak durumundadır. Her üç ülkedeki seçimler ve yeni krizlerin yarattığı konjonktür Türkiye’ye bu ülkelerle barışabilme, isteklerini optimum düzeyde olmak şartıyla muhataplarına kabul ettirebilme imkanı tanımaktadır.