Komşularımız dostlarımız ve biz

"Türk Basını şaşırtıcı şekilde, Rusya’nın Kıbrıs’ı kurtarmaya koşması senaryosuna şimdilik çok az ilgi gösterdi.”

Böyle demiş “Zaman” yazarlarından Hollandalı meslekdaşımız Joost Lagendijk.

Aklı ermemişdir Amcası... Meselâ Kadir İnanır’ın, ayağına kramp giren Türkân Şoray’ı plajda kurtarmaya koşması senaryosu olsaydı bak nasıl ilgi gösteriyordu.

Yâhut da Ahmet Bey’in Ayşe Hanım’la Taksim’deki büyük bir cafénin taraçasında yirmi bin kişinin gözleri önünde çay içerken “yakalanması” senaryosu olsaydı...

Ama bunlar beni aşar... En iyisi hiç değinmemek...

Öte yandan, Rusya’nın telâşını tahlîl etmek bir yana, Güney Kıbrıs ve Yunanistan’ın neden böyle müflis duruma düşdükleri meselesine şöyle bir göz atmak belki Türk kamuoyunu ilgilendirir, çünki ister istemez müdâhil olduğumuz bir mesele.

Bir kere bu durum tabii ki bu iki “dost ve müttefik” ülkenin, ekonomilerini doğru dürüst yönetememelerinden ileri geliyor. Yönetseler iflâs etmezlerdi.

Bu kötü ekonomi yönetiminin en önemli sebebi ise Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın, onyıllardan beri süren aşırı askerî harcamaları!

Kime karşı?

Elbet Türkiye’ye karşı, başka kim olacak ki?

Aslında bu aktüel ekonomik krizin, patlak vermesi değil ama için için “Ben geliyorum!” demeye başlaması 2010 Yılı’na dayanıyor. Yunanistan NATO içinde askerî harcamaları nisbeten en yüksek olan ülke! O yıl Yunanistan, askerî harcamalarını yılda 6,5 milyar avrodan 5,5 milyar avroya indirmiş ama bu meblâğ yine de ülkenin gayrısâfî yurdiçi prodüksiyonunun yine de %3,1’ine denk geliyor. Oysa aynı yıl NATO ortalaması, Yunanistan’ınkiler bile dâhil olmak üzere %1,7!

2000-2010 yılları arası minik komşumuz tam 11 milyar dolarlık, yâni yaklaşık 9 milyar avroluk silah ithâl etmiş!

Silahlı Kuvvetleri’nin toplam mevcûdu 124.000 kişi.

Böylece 11 milyon nüfuslu bu devlet yeryüzünün beşinci silah ithâlâtçısı konumunda!

Rauf Denktaş vaktiyle bu paranoyak silahlanma karşısında şöyle demişdi:

“Eğer bu kadar silah bize karşıysa fazla, Türkiye’ye karşıysa az!”

 TSK’nın mevcûdu ise 720.648 kişi, savunma bütçesi 25 milyar dolardan biraz fazla.

Kara Kuvvetleri 399.200 kişiden oluşuyor, yedeklerin mevcûdu 429.700... Dört ordudan müteşekkil. Merkezleri İstanbul, Malatya, Erzincan, İzmir...10 kolordu, 2 mekanize piyâde tümeni, 14 mekanize piyâde tugayı, 14 zırhlı tugay ve 11 komando tugayımız var.

Deniz Kuvvetleri’nin mevcûdu 52.700, donanmamız epeyi modern sayılabilir. 100’ün üstünde savaş ve refâkat gemimiz var. 2011 Eylülü’nde, kendi yapımımız olan ilk radara yakalanmayan korveti (Heybeliada) hizmete sokmuşuz, ikincisi (Büyükada) yanılmıyorsam geçenlerde hizmete girdi. Bütün gemi türlerini saymaya yerim yok. Ancak 15 denizaltımız (altı da tezgâhda) ile 20 fırkateynimiz olduğunu belirteyim.

Hava Kuvvetleri ise 60.100 mevcudlu. Eskişehir ve Diyarbakır’da taktik hava kumandanlıklarımız bulunuyor. 86’sı nakliye uçağı olmak üzere 1940 uçağımız var (F-16, F-4, F-5, Northrop, Transall, Lockheed).

İlâveten Özel Kuvvetler (Bordo Bereliler, SAT ve SAS 15.000), Jandarma (203.100) ve Sâhil Güvenlik Komutanlığı (5.563) ile tablo tamamlanıyor.

Türkiye son yıllarda savunma sanâyine verdiği önem sâyesinde yeryüzünün onuncu silâh ihrâcatçısı konumuna yükselmiş. Toplam ihrâcâtın %5 kadarı.

İlk üç sırayı ABD (%31), Rusya (%25) ve Almanya (%10) işgâl ediyorlar.

Ne kadar dolgun bir yazı oldu! Ellerim derd görmesin, Allah ne murâdım varsa versin, âmin!