Hani komþularla sýfýr sorun olacaktý? Þu geldiðimiz hale bakýn, herkesle kavgalýyýz” diyorlar özetle.
Ýlk bakýþta haklý görünen bir eleþtiri bu.
Ama deðil.
“Komþularla sýfýr sorun” demek, “devletlerle sýfýr sorun” demek deðildir.
“Komþu” dendiðinde, devletçi zihniyetten bakanlarýn aklýna ilk olarak toplumlarýn deðil devletlerin gelmesi normal.
Ama komþumuz olan toplumlardýr, rejimler veya devletler deðil.
Demokratik bir komþu ülkeden söz ederken, devlet ile toplum arasýnda keskin bir ayrým yapmaya ihtiyaç duymazsýnýz. Ayný anda biriyle iyi olurken diðeriyle kolay kolay kötü olmazsýnýz.
Örneðin Yunanistan demokratik bir ülkedir ve politikanýzý belirlerken Yunanistan toplumuyla oradaki devleti tamamen ayýrmaya gerek duymayabilirsiniz.
Ama Suriye ile duyarsýnýz ve duymalýsýnýz.
***
Bir devlet halkýný kesmeye baþladýðýnda hiçbir þey olmamýþ gibi iliþkiye devam edemezsiniz. Tam da “komþularla sýfýr sorun” politikasý, o devletle aranýzýn bozulmasýný gerektirir ve öyle de olmalýdýr.
Þöyle bir örnekle anlatayým:
Mahallede komþularýnýzla iyi geçinmekle övünüyorsunuz. Ama kapý komþunuz zorba bir adam. Babadan öyle görmüþ, aile içi þiddet kullanma potansiyeli var.
Gidiþ geliþleri sýklaþtýrýp öðüt veriyorsunuz.
“Aman dikkat, baban gibi olma, artýk devir deðiþti, sen uslu ol” diyorsunuz.
Ama o dinlemiyor. Sonunda korktuðunuz oluyor. Her gün komþunuzun evinden feryatlar yükseliyor, komþunuzun eþi ve çocuklarý can havliyle kapýnýzý çalýp size sýðýnýyor.
Sizin de düzeniniz bozuluyor ve artýk siz de o zorba adamla kötü oluyorsunuz.
Durumu fýrsat bilen kayýnvalideniz demediðini býrakmýyor.
“Hani sen komþularýnla iyi geçiniyordun? N’oldu? Hem bize ne onlarýn evinde olan bitenden? O çocuklara niye her seferinde kapýyý açýyorsun? Onlar sadece bela getirir. Ne fayda gördük biz bu iþten? Çýkarýmýz ne?” diyor.
***
Uludere’den Þike’ye kadar tüm yanlýþlarýnda hükümeti eleþtiren biri olarak söylüyorum, bu hükümetin Suriye politikasý baþtan itibaren doðrudur.
Hem evrensel insan haklarý ve ahlaki ilkeler bakýmýndan doðrudur, hem de komþularla sýfýr sorun politikasýyla uyumludur.
Ve -benim önceliðim deðil ama- tüm moral deðerleri dýþlayan dar kafalý “ulusal çýkar”cýlarýn zannettiðinin aksine, uzun vadede Türkiye’nin çýkarýnadýr.
Bugün Suriye’de meþruluðunu kendi halkýný katlederek kaybetmiþ bir rejim var. Suriye halký direnme hakkýný kullanýyor ve onu ahlaki bakýmdan meþru her yoldan desteklemek gerek. Oradaki rejimin yýkýlmasý için çalýþmak gerek.
“Ýyi de Esed dün de diktatör deðil miydi?”
Diktatördü. Maðripten esmeye baþlayan devrim rüzgarlarýnýn Doðu Akdeniz kýyýlarýna ulaþacaðý belli olduðunda Erdoðan ailece gitti, geldi, onu demokratik bir geçiþ için ikna etmeye çalýþtý. Olmadý. Kan topraða düþtüðünde ise çok geçti.
Suriye rejimi, halkýn üzerine ateþ açtýðýnda, masum insanlarla beraber kendi zayýf meþruiyetini de öldürdü.
O saatten sonra Esed’i Erdoðan da kurtaramazdý ve ipler koptu.
Ama bu yol denenmeliydi. O ziyaretler de, bugünkü kopuþ da iyi komþuluðun gereðiydi.
Bazýlarý “keþke uluslararasý güçlere bu kadar güvenip baþtan beri meseleye bu kadar angaje olmasaydý” diyor.
Ama Türkiye Hükümeti daha baþtan tavrýný net olarak Suriye halkýndan yana koymuþ olmasaydý, biz bugün onu “belki de yeterince gayret sarf etmediðinden Esed rejimi hala devrilmedi” diye suçlayacaktýk.
Uluslararasý dengeler izin vermediði için diktatör hala yerinde duruyorsa bu onlarýn günahý deðil.
***
Hükümeti eleþtirecekseniz seçtiði baþ ombudsman yüzünden eleþtirin. Dýþiþleri Bakanýna soru soracaksanýz “AÝHM’de Hrant Dink ile ilgili o utanç verici savunma oruçtan aðýr gelmiþti, bu nasýl geldi” diye sorun.
Ama çoluk çocuðu katleden, kendi þehirlerini bombalayan iðrenç bir katile karþý doðru yerde durmasýný eleþtirmeyin. Bunu ancak, insanlýk ve demokratlýk adýna bütün inandýrýcýlýðýnýzý kaybetme pahasýna yaparsýnýz.