Komutan tanýklýk yaptý

Hilmi Özkök‘tanýk’ olarak önlerine çýktýðý Silivri’deki Ergenekon yargýçlarýna, kendi döneminde yapýlan bir komutanlar toplantýsýnda ‘hükümete muhtýra verme’ konusunun da gündeme geldiðini söyledi dün. Muhtemel hareket tarzlarýndan biri olarak konuþulmuþ... ‘Ayýþýðý’ ve ‘Yakamoz’ darbe planlarý hakkýnda da bilgisi olmuþ, ancak sunulan ‘belgeler’ kendisine inanýlýr görünmemiþ...

Silivri’ye ‘tanýk’ sýfatýyla baþkalarý da geldi ifade verdi; onlardan biri de bendim. Ancak çoðumuzun tanýklýðý ikinci, üçüncü elden bilgilere dayanýyordu. Hilmi Özkök ise ülkenin hayli kritik bir döneminde (2002-2006 yýllarý arasý) Genelkurmay Baþkanlýðý makamýnda bulundu. Bazý rütbeliler onun görevde olduðu dönemde ‘darbe’ye hazýrlandýklarý ithamýyla yargýlanýyor...

Org. Hilmi Özkök’ün mahkemede söylediklerinde fazla yeni unsur yok; yaptýðý, daha önce bilinenlerin bir tür ikrarý... Hatta ‘inanmadýðýný’ belirterek olayýn vahametini azaltmaya çalýþtýðý bir ikrar... ‘Ayýþýðý’ ve ‘Yakamoz’ ile ilgili MÝT tarafýndan kendisine sunulmuþ belgelerin ‘meþru belgeler’ olmadýðýný birkaç kez tekrarlama ihtiyacý duymuþ... Karargâha sefertasýyla evden yemek taþýmasý da ‘suikast’ endiþesinden deðil, saðlýk sorunu yüzündenmiþ...

Aslýnda bir komutanýn emri altýndaki insanlar aleyhine ‘tanýklýk’ yapmasý olaðanüstü güçtür. Gayet basit bir sebepten: ‘Tanýklýk’ ettiði konu(lar)da bilgi sahibi olduðunu söylese kendisinin de onlarla birlikte yargýlanmasý gerekir; habersiz olduðunu ileri sürmesi durumunda ise ‘komutanlýðý’ tartýþmaya açýlýr...

Tanýklýðýyla hem darbe ihtimalinin konuþulduðunu teyit etmiþ oldu Org. Özkök, hem de etraftan gelebilecek “Gözünün önünde cereyan eden olaylarý neden önemsemedin?” sorusuna da cevap vermiþ oldu. Evet, muhtýra konusu gündeme gelmiþ... Evet, kendisine bazý darbe planlarý hakkýnda bilgi de verilmiþ... Ancak, muhtýradan öylesine söz edilmiþ, sunulanlar da ‘meþru belge’ sayýlmazmýþ...

Zaten yargýçlar da bunun için varlar; ellerindeki bilgi ve belgeleri dinledikleri kiþilerin tanýklýklarýndan da yararlanarak deðerlendirip karar vermek için...

‘Ergenekon’ davasýnýn ciddi bir sorunu bulunuyor: Bir yandan, NATO tarafýndan üye ülkelerde kurulmuþ gizli bir ‘devlet içinde devlet’ yapýlanmasý artýklarýný yargýlýyor, bir yandan da, devlete, hükümete ve Meclis’e yönelik suçlarý... Bu sebeple birkaçý yekdiðerini tanýsa da çoðu birbiriyle yolu kesiþmemiþ kiþiler ayný ‘örgüt’ ile irtibatlandýrýlýyor.

Farklý suç ve eylemlerin tek bir davada yargýlanmasýnýn bir mantýðý var elbette, ancak bu durum yine de sorunlara yol açýyor. Davalarýn pek çok dosyanýn birleþtirilmesi yüzünden uzamasý da psikolojik baskýlar doðuruyor. Saða sola patlangaç patlatýr gibi bomba atan keþ ile, Türk Silâhlý Kuvvetleri’nin en tepesinde görev yapmýþ komutanýn ayný salonda yargýlanmasý da hayli tuhaf kaçýyor.

Bir diðer sorun da Hilmi Özkök’ün karþýlaþtýðý türden bir açmaz: Yýllarca omuz omuza mesai yaptýðý silâh arkadaþlarýný demir parmaklýklar arkasýnda ve yargýlanýyor görmek hoþ bir duygu olmasa gerek; özellikle de suçlandýklarý eylem geçmiþte birkaç kez denenmiþ ve baþarýlý olmuþ bir ‘görev’ anlayýþýnýn ürünüyse...

Hilmi Özkök’ün tanýklýðý yine de önemliydi.