Komutanlar aslýnda Mart 2003’ü tartýþýyorlar...

Artýk Yargýtay’dan da onaylý olmasýna raðmen ‘Balyoz’ davasý üzerine tartýþmalar hýz keseceðe benzemiyor. Emeklilik sonrasý bile hayatlarýn iç içe yaþandýðý bir câmia olan orduda, ayný dönemde görevde bulunan ve yargýlanan komutanlar ile yargýlanmayanlar arasýnda huzursuzluk çýktýðý anlaþýlýyor...

Zira yaþanan huzursuzluk gazete manþetlerine de týrmanmaya baþladý.

Daha doðrusu, gerçeklerin ortaya çýkmasýna yardýmcý olabilecek açýklamalar, üzerlerinde baský uygulanarak farklý davranmaya zorlanmalarýna tepki gösteren komutanlar tarafýndan, þimdilerde yapýlmaya baþlandý.

‘Balyoz’da yargýlanýp mahkum olanlar, katýlmayanlarýn da ceza almasýndan hareketle, mahkemenin, Ýstanbul’daki 1. Ordu karargâhýnda düzenlenen Plan Semineri’ne dayanarak karar vermediðini ileri sürüyorlar.

Kendilerinin suçsuzluðuna tanýk olmaya davet ettikleri yargýlanmayan komutanlar ise, ýsrarla, Plan Semineri’nin izinsiz yapýldýðý ve konuþulanlarýn yanlýþlýðý üzerinde duruyorlar.

Yeni açýklamalara da itirazlar yine ayný noktadan geldi.

Oysa davanýn dayandýðý temel, ‘izni’nin sonradan kaldýrýldýðý anlaþýlan, buna raðmen yapýlan ve ses kayýtlarýndan bir ‘darbe hazýrlýðý’ olduðu izlenimi býrakan o seminer... Seminer’ her katýlanýn dava kapsamý içerisine alýnmamasý veya seminerde bulunmayanlarýn da yargýlanýp mahkum edilmesi bu gerçeði zedelemiyor.

Dava dosyasý içerisinde bulunan belgeler de öyle... Bir gazeteciye bavulla gelmiþ, bazýsý Gölcük’te tesadüfen bulunmuþ belgeler, Seminer’e konuþulanlarýn uygulama aþamasýna intikal etmesiyle ilgili... Görüþülenler orada kalmamýþ, hazýrlýklar sonradan da devam etmiþ...

Garip olan, verdiði talimatlarýn kendi sesinden dinlenebildiði ve sesin kendisine ait olduðunu daha ilk günden itiraf etmiþ bulunan komutanýn tutumudur. Darbe yapýldýðýnda ilk gün kimlerin derdest edileceði, derdest edilenlerin nereye götürüleceði talimatýný veriyor o komutan, henüz güncellenmediði için ismi listede bulunmayan bir devlet memuru yüzünden astýný azarlýyor; kayýtlar ortada. Seminer’in gerçek amacý belli ki hayli farklýlaþtýrýlmýþ...

“Ne bu?” demeye kalkan, “Mahkeme Seminer sebebiyle ceza vermedi” cevabýyla susturulmak isteniyor...

Aytaç Yalman, onun ardýndan Hilmi Özkök amacýndan farklýlaþtýrýlmýþ Seminer’e zamanýnda karþý çýkmýþ, yapaný sözlü olarak ayýplamýþ... Son açýklamalarýndan bunu anlýyoruz.

Plan Semineri’nin dikkatlerden kaçan bir yönü daha var: Zamanlamasý... Ýstanbul’daki seminer, Amerikan askerlerinin Irak’ý iþgal etmek üzere yurdumuz topraklarýnda konuþlanmasýna izin vermek üzere Meclis’e sunulmuþ tezkerenin görüþülmesinden kýsa süre sonra yapýlmýþ... Tezkere 1 Mart’ta (2003) Meclis’te görüþüldü, Plan Semineri de 5-7 Mart (2003) tarihleri arasýnda 1. Ordu karargâhýnda gerçekleþtirildi.

Tezkere kabul edilse ve Türkiye ABD’nin savaþýna dahil olsaydý geliþecek olaylar öngörüsüyle yapýldýðý belli oluyor Seminer’in... Sayýlarý 60 bini bulacak Amerikan askerlerinin ülkemizdeki varlýðý anti-Amerikanizme yol açacak, halk sokaklara dökülecek, bu arada sonradan Irak’ta baþgösteren terör savaþýn parçasý haline dönüþen Türkiye’yi de hedef alacaktý...

Sýkýyönetim ilânýnýn kaçýnýlmaz olacaðý günleri öngörmekteydi izni kaldýrýlmýþ seminer...

Reddedilmesi tezkerenin, komutanlar arasýndaki ayrýþmanýn ve semineri dava konusu haline getiren sürecin de sebebidir.

Hayýrlý bir tartýþma bu... Ancak komutanlar daha açýk konuþmalý.