IÞÝD’in Musul Konsolosluðu’nu basmasý beraberinde sorumluluk tartýþmasýný da getirdi. Kimi Dýþiþleri Bakaný Davutoðlu’nu, kimi de Baþbakan Erdoðan’ý suçluyor. Operasyonel hatalar kadar stratejik tercihlerin de yanlýþ olduðu söyleniyor. Tahliye iþlemin zamanýnda baþlatýlamadýðýný iddia edenler de var, stratejik derinliðin derinlik olmadýðýný söyleyenler de.
Anlatýlmaya çalýþýlan Türkiye, daha doðrusu iktidar hata yapmamýþ olsa bunlarýn hiç birinin baþýmýza gelmeyeceði. Yani konsolosluk baskýnýnýn olmayacaðý, IÞÝD’in böylesine güçlenip bölgenin istikrarýný tehdit eder hale dönüþmeyeceði.
***
Görünen o ki Türkiye’nin iradi tercihlerine gücünden daha büyük bir anlam yükleniyor. Bizim “doðru” politikalar benimsememiz halinde dünyanýn harika bir yer olacaðýna inanýlýyor.
Keþke doðru olsa. Keþke Türkiye ve Türkiye’yi yönetenler Amerika’nýn, Rusya’nýn ve diðer pek çok ülkenin yapamadýðýný yapabilse, “hatasýz” tercihleriyle dünya siyasetini hem en ahlaklý, hem de çýkarlarýna en uygun þekilde yönetebilse.
Ama ne yazýk ki böyle bir dünyada yaþamýyoruz, Türkiye de sýnýrsýz kaynak ve imkanlarý olan bir ülke deðil. Türkiye, týpký diðer ülkeler ve aktörler gibi dünya siyasetini etkilediði kadar etkileniyor. Týpký diðerleri gibi güç dengelerindeki dalgalanmalara, anlayýþlardaki farklýlaþmalara uyum saðlýyor.
Emin olun Ahmet Davutoðlu o kitabýný yazmamýþ olsaydý da karþýmýza IÞÝD diye bir örgüt çýkacaktý. O örgütü yazdýðý kitap ya da benimsediði politika deðil zemindeki þartlar yarattý. Saddam’ýn Kuveyt sevdasý, 2003 Amerikan müdahalesi, Suriye iç savaþý, Obama yönetiminin müdahale býkkýnlýðý, Maliki’nin vurdumduymazlýðý bizi bugünlere getirdi.
Türkiye Suriye sorununa taraf olmasaydý da IÞÝD olacaktý, Haþimi’yi koruyup kollamasa da. Ama çevresinde olan bitene kayýtsýz kalsaydý kaçýrýlan Türkiye vatandaþlarý için müzakere edecek insan bulamayacaktý. Bölge ve dünya siyaseti üstünde esamisi okunmayacaktý.
Yanlýþ anlaþýlmasýn hiç hata yapýlmamýþtýr demek istemiyorum. Belki de yapýlmýþtýr. Ýktidarýn belki de operasyonel anlamda sorumluluðu vardýr. Ama buradaki mesele iktidar sorumluluðunun ötesinde. Asýl tartýþýlmasý gereken bundan önce ne yapýldýðý deðil bundan sonra ne yapýlacaðý olmalý.
Çünkü IÞÝD bölgenin zaten zar zor ayakta duran hassas dengelerini alt üst etti. Selefi bir grup ilk kez alan kontrolü anlamýnda baþarýlý oldu. Bu baþarýnýn baþkalarýný cesaretlendirmemesi imkansýz. Kaldý ki Irak bölünmeye, bölge de mezhep savaþýna doðru hýzla sürükleniyor.
Irak’ta da, Suriye’de de bildiðimiz anlamda devlet otoritesinin tesis edilmesi þart. Suriye’de belli ki bu iþ Esad’sýz olmayacak. Seçimler de, IÞÝD gibi örgütler de, Rusya’nýn tercihleri de bu gerçeðe iþaret ediyor. Amerika ve Avrupa Suriye’de çoktan havlu attý. Oradaki sivil halký Esad ve radikal örgütlerin insafýna býraktý.
Irak’ta bunca Amerikan silahý IÞÝD’in eline geçtikten sonra Suriye’de meþru kabul edilen muhalefete yardýmda bulunmasý olasýlýðý sýfýra yakýn. Birilerinin inisiyatif alýp Suriye’deki týkanýklýðý açmak için çalýþmasý gerekiyor. BM ve Arap Birliði baþarýsýz oldu. Ama isterse Türkiye þansýný deneyebilir, Ýran ile birlikte bir bölgesel inisiyatif geliþtirebilir.
***
Irak için de Türkiye yeni bir komþular konferansý toplanmasý çaðrýsýnda bulunabilir. Aksi takdirde her komþu iþine geldiði þekilde hareket edecek, Irak’ýn istikrarý ve refahý yerine kendi önceliklerini gerçekleþtirmeye çalýþacaktýr. Bu da ülkenin bölünmesine, bölgenin daha da gerilmesine neden olacaktýr.
Ayrýca sorunun evrensel olduðunu, þiddet yanlýsý selefi örgütlerin Nijerya’dan Somali’ye, Yemen’den Pakistan’a etkinliklerini arttýrdýðýný unutmayalým ve 11 Eylül sonrasýnda olduðu gibi Medeniyetler Ýttifakýna benzer bir proje ile ortaya çýkalým. Ne de olsa þiddet ancak siyaset ve diplomasiyle biter...