Gel de gülme... ABD Dýþiþleri Bakaný Rex Tillerson ve Ulusal Güvenlik Danýþmaný Herbert Raymond McMaster, önümüzdeki hafta içinde Türkiye’ye geliyor.
Niye bu “acul ziyarete” gerek duyduklarýný tahmin etmek zor deðil.
Münbiç operasyonunu öteletmek ve Türkiye’yi “güvenli bölge”ye ikna etmek...
Suriye demoðrafisi yerli yerindeyken (yani sýnýrlarýmýz terör örgütleri tarafýndan muhasara altýna alýnmadan ve bölgenin demoðrafisi deðiþtirilmeden önce) Türkiye “güvenli bölge” önerisinde bulunmuþ, Amerika bu teklifi reddetmiþti.
Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn, “Derhal güvenli bölge ve hava sahasýnýn uçuþlara kapatýlmasý, ayrýca mültecilerin güvenli bölgede tutulmasý” teklifi, içerideki aktörlerin de katkýlarýyla boþa çýkarýlmýþtý.
Hatýrlayalým: Erdoðan “güvenli bölge” önerisini yaptýðý konuþmasýnda, DEAÞ saldýrýlarýnýn ayrýca Kobani’yi zor duruma düþüreceðine söylemiþ, “Bakýn, Kobani düþtü düþüyor” diyerek bölgede yaþanabilecek olumsuzluklara dikkat çekmiþti.
Peki, içerideki aktörler ne yaptý?
HDP ve uzantýsýndaki liberallerden söz ediyorum...
Bu sözü (“Kobani düþtü düþüyor” uyarýsýný), “Kobani’nin düþürülmesini istiyor” diye speküle ederek, 53 Kürt vatandaþýmýzýn hayatýna mal olan Kobani provokasyonunun gerekçesi haline getirdiler. (Eli kanlý Demirtaþ’ýn kulaklarý çýnlasýn!)
Kobani’de tam bir “tiyatro” sergileniyordu oysa...
DEAÞ iþgal etmiþ gibi yapacak, Amerikan silahlarýyla donatýlmýþ PKK/PYD gelip kurtaracaktý.
Bu tiyatro, Tel Abyad’da da sergilendi...
Münbiç’te de sergilendi.
PKK/PYD, ABD’nin “Asla buralarda olmayacaðýz” sözüne raðmen, Fýrat’ýn batýsýna konuþlandýrýldý ve terör koridorunun ikinci halkasý böylece tamamlanmýþ oldu.
Demoðrafisi yerle bir edilmiþ bölgede bundan sonra oluþturulacak güvenli bölge, PKK/PYD’yi kurtarmaya dönük bir hamle olacaktýr... Ve Amerika, aðzýmýza bir parmak bal çalarak, Fýrat Kalkaný ve Afrin operasyonunun etkilerini kýrmak, terör örgütünün güvenliðini garanti altýna almak isteyecektir.
Rex Tillerson ve Herbert Raymond McMaster, Ankara’dan bunu talep edecek. Yani, “Fazla ileri gitmeyin, operasyonu bir sýnýrda durdurun, bunun karþýlýðýnda size 30 kilometre derinliðe hükmedebileceðiniz bir güvenlik þeridi kurma hakký tanýyalým” diyecek ve elbette “Hadi oradan” cevabý alacak.
Baþka hangi meseleler gündeme gelecek?
Birincisi, Türkiye “temin” edilecek... “Terör örgütüne artýk silah vermeyeceðiz. Siz de þu Münbiç operasyonundan vazgeçin” denilecek.
Ýkincisi, Türkiye’nin konuyu (terör örgütüne silah yardýmýný) Uluslararasý Adalet Divaný’na taþýmamasý istenecek.
Uluslararasý Adalet Divaný Nikaragua’nýn baþvurusunu görüþmüþ ve 27 Haziran 1986 tarihli kararýnda, “ABD'nin Nikaragua hükümetine muhalif olan güçlere (kontralara)silah, eðitim, donaným ve finans desteði saðladýðý, bu destekle birlikte Nikaragua Cumhuriyeti'ne karþý kuvvet kullanýmý içeren müdahalelerde bulunarak bir uluslararasý hukuk teamülü kapsamýndaki 'baþka devlete karþý kuvvet kullanmama’ yükümlülüðünü ihlal ettiði ve Nikaragua'nýn baðýmsýzlýðýna zarar verdiði” sonucuna varmýþtý. Yani, ABD’yi mahkûm etmiþti.
Türkiye, ABD hakkýnda Uluslararasý Adalet Divaný’nda dava açmaya hazýrlanýyor. (Terör örgütlerini silahlandýran ABD, ayný zamanda NATO sýnýrlarýnýn güvenliðini tehlikeye atýyor. Suç içinde suç iþliyor.)
Bu hazýrlýk, doðal olarak, müttefikimizin canýný sýkýyor.
Ýkili, Ankara ziyaretinde bu meseleyi de görüþecek ve muhtemeldir ki ayný cevabý (“Hadi oradan!” cevabýný) alacak!