Konuþmasý gereken yerde susan bir dava arkadaþý!

Sayýn Abdullah Gül, kendisine yönelik eleþtirileri “trol saldýrýsý” olarak yorumluyor.

Ne kadar ayýp!

Evet, sosyal medyada isimsiz, cisimsiz ve çoðunlukla bir rumuzun arkasýna gizlenmiþ eþhastan maksadýný aþan yorumlar, küfürler, hakaretler gelmiþtir.

Kime gelmiyor ki?

Sayýn Gül, “dava arkadaþým” dediði Erdoðan’a hangi küfürlerin edildiðini biliyor mu?

Bu durumda Erdoðan’ýn da, o trol saldýrýsýndan Gül’ü ve çevresini sorumlu tutmasý, incinme hakkýný dava arkadaþlarý aleyhinde kullanmasý mý gerekiyor?

Erdoðan, sadece trollerin deðil, ismi cismi olan ve toplumda saygýn bir yer edinmiþ kiþilerin de “sistematik” saldýrýlarýna ve sataþmalarýna maruz kalýyor.

Mesela, Davutoðlu muhiplerinin çýkardýðý bir gazetenin toplumda yer edinmiþ “saygýn” yazarlarý, 15 Temmuz giriþimine kadar, sistematik bir biçimde “üst akýl” kavramlaþtýrmasýyla dalga geçen, Erdoðan’ý “paranoyaklýkla” suçlayan yazýlar yazdýlar...

Bununla yetinmediler; diktatörden Hitler esintilerine, Midas’ýn eþþek kulaklarýndan otoriter rejime ve popülizme, hamasi dýþ politikadan eyyam siyasetine, demedikleri lafý býrakmadýlar...

Sayýn Abdullah Gül, her biriyle “yakýndan” hukuk geliþtirdiði bu insanlara, bu saygýn yazarlara, “Bu sözler kýrýcýdýr, inciticidir, haksýzlýktýr. Ayrýca vicdansýzlýktýr. Yapmayýn arkadaþlar!” demedi.

Bunu demediði gibi, gitti, o saygýn yazarlarla ayný masada oturup “görüntü” verdi; “Benim yerim burasýdýr” dedi.

Hayýrlý uðurlu olsun...

Hangi masada oturacaðýna, kimlerle görüntü vereceðine, bundan sonra hangi siyaseti izleyeceðine elbette kendisi karar verecektir ama bazý þeylerin doðru tefrik edilebilmesi açýsýhdan hakkaniyetten sapmamasý, þahsýna yönelik incitici olmayan ve özenli bir dille kaleme alýnmýþ eleþtirileri “trol saldýrýsý” olarak yorumlamamasý gerekiyor...

Ki, “Bir zamanlar Abdullah Gül diye bir Cumhurbaþkanýmýz vardý. Naif, kýrýlgan, hassas bir kiþiydi. Elini taþýn altýna koymazdý, dava arkadaþlarým dediði insanlarýn hacetini giderme konusunda acul davranmazdý ama kendisinden önce o makamda oturanlarý düþünürsek, son tahlilde iyi bir insan, iyi bir Cumhurbaþkanýydý” diyebilelim.

Bunu diyemiyoruz...

Þunu diyoruz: “Ayýp oluyor... Gerçekten çok ayýp oluyor.”

Son KHK çýkýþý tepkiyle karþýlanýnca, Sayýn Abdullah Gül birden “sorumluluðunu” hatýrladý: “Ben hayatýmý millete devlete hizmetle geçirmiþ eski bir Cumhurbaþkanýyým. Önemli konularda görüþlerimi halkça paylaþmak da önemli bir sorumluluk benim için. Partimizin kuruluþ ilkelerinden biri olan düþünce ve ifade özgürlüðüne inanan birisi olarak, gerekli gördüðüm durumlarda görüþlerimi açýklamaya devam edeceðim.”

Mesele tam da bu iþte...

Gerekli durumlarda görüþlerini açýklayan ve “dava arkadaþlarý” aleyhinde bir durum oluþturan, daha doðrusu oluþmasýna katkýda bulunan Sayýn Gül, konuþmasý gereken bazý durumlarda “susmayý” ve “uzaklaþmayý” tercih etti.

Mesela, FETÖ’nün Çankaya’yý da dinlediði, bu durumu nasýl karþýladýðý sorulmuþtu kendisine...

Beklenen cevap þuydu: “Ýllegal dinleme yapmak suçtur.”

Bunu demedi.

Dava arkadaþlarýný hedefe koyan þöyle (“enteresan”) bir açýklama yaptý: “Benim bir þeyden korkum yok.”

Demek ki dava arkadaþlarý, bir þeylerden korktuklarý için illegal dinlemelere karþý çýkýyorlardý.

Partisi ve “dava arkadaþlarý”, hatta ülkesi, 2012 yýlýndan itibaren, Batý patentli bir “saldýrý dalgasý”nýn altýnda “beka savaþý” veriyor ama konuþmasý gereken Gül susuyor.

Bu “suskunluðun” politik bir tercihten kaynaklandýðýný hatýrlatmaya gerek var mý?

Partisi ve halefi türlü gaileler atlattý.

Sessiz kaldý.

Dava arkadaþlarý, insanlýða “deðerler” armaðan etmiþ Avrupa Birliði ülkelerinden sýnýr dýþý edildi, uçaklarýna iniþ izni verilmedi toplantýlarý iptal edildi.

Sessiz kaldý...

Seçimle gelmiþ halefinin (yani Erdoðan’ýn) Almanya’da konuþma yapmasýna mahkeme kararýyla yasak getirildi.

Sessiz kaldý.

Sessiz kaldýðý ve dava arkadaþlarýný yalnýz býraktýðý gibi, “AK Parti’ye karþý ne yapabiliriz?” temalý toplantýlarýn da neredeyse baþ konuðu oldu.

Bu mudur yani?

Dava arkadaþlýðý böyle bir þey midir?