Suriye’nin kuzeyi ile ilgili geliþmeler her geçen gün önem kazanýyor. ABD ile ilk tur görüþmelerden bir sonuç çýkmamýþtý. Türkiye, güvenli bölgenin 30 kilometre derinlikte ve sýnýr hattý boyunca kurulmasý konusunda ýsrar etti.
ABD ilk görüþmede Türkiye’nin bu tutumunu yumuþatmaya çalýþtý ancak baþarýlý olamadý. Son birkaç gündür yapýlan görüþmelerde revize edilen teklifi masaya getirdi. Milli Savunma Bakaný Akar dün yaptýðý açýklamada “Muhataplarýmýzýn görüþlerimize yaklaþtýðýný müþahede ettik” dedi. Toplantýlar tamamlandýktan sonra yapýlan sürpriz açýklamada ise Türkiye ve ABD’nin güvenli bölgeyi barýþ koridoru olarak birlikte kurmasý konusunda mutabakata vardýðý belirtildi.
Mutabakatýn kapsamýyla ilgili çok fazla detay yok. Açýklamada üç unsur vurgulanýyor. Buna göre Türkiye’nin güvenlik endiþelerini giderecek tedbirler bir an önce uygulanacak. Bu, bölgedeki terör örgütü yapýlanmasýnýn ABD eliyle güneye çekilmesi anlamýna geliyor. Ýkincisi, güvenli bölge tesisinin ABD ile birlikte koordine ve yönetimi için Müþterek Harekat Merkezi kurulacak. Türkiye, güvenli bölgenin kontrol ve yönetiminde mutlaka söz sahibi olmak istiyordu. Müþterek Harekat Merkezi bu konuda da anlaþmaya varýldýðýný gösteriyor. Üçüncüsü ise Suriyelilerin topraklarýna dönmesi olarak belirtiliyor.
Bu açýklama ABD ile güvenli bölge konusunda uzlaþmaya varýldýðý anlamýna geliyor. Bu oldukça önemli bir geliþmedir. Türkiye, ulusal güvenliði için hayati bir meselede rest çekmiþ, ABD’yi anlaþmaya zorlamýþ ve dikkatli bir diplomasi ile sonuca ulaþmýþtýr.
Peki, ABD bu kez samimi mi davranýyor yoksa daha önce yaptýðý gibi iþi zamana yayarak Türkiye’nin planlarýný geciktirmeye mi çalýþýyor? Bunun yanýtýný önümüzdeki süreçte göreceðiz.
Bu uzun giriþten sonra asýl konumuza dönelim.
Terör örgütü PKK’nýn üst düzey bir ismi Türkiye’nin olasý operasyonuyla ilgili açýklama yaparken þöyle bir cümle kurdu: Bu müdahaleyi kimse kabul etmeyecek. Ne uluslararasý güçler, ne bölgesel güçler, ne Körfez, ne de Suriye.”
Körfez’e mercek tutalým.
Bu cümleden sadece ABD’nin deðil, Körfez’in de terör örgütü PKK ile yakýndan ilgilendiði, temasa geçtiði, güvence verdiði, belki de silah yardýmý yaptýðý anlaþýlýyor.
Körfez deyince akla biraz Suudi Arabistan ama daha çok Birleþik Arap Emirlikleri geliyor. Birleþik Arap Emirlikleri sadece Suriye’nin kuzeyinde deðil, Libya’da, Katar’da, Mýsýr ve Kudüs’te karþýmýza çýkýyor. Türkiye’nin çýkarlarýný zedelemeye çalýþýyor.
Türkiye karþýtý yapýlarý destekliyor. ABD’deki bazý FETÖ’cü kuruluþlara para aktardýðý biliniyor. Son günlerde içeride çýkarýlan “Suriyeliler” tartýþmasýný köpürtmek ve yönlendirmek için giriþimlerde bulunduðuna yönelik somut tespitler var. Hatýrlayýn.. Geçtiðimiz aylarda bu ülkeye çalýþan iki ajan deþifre edilerek yakalanmýþtý.
Þimdi bu ülkede ilginç geliþmeler yaþanýyor. Dubai Þeyhi Maktum ile Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed Bin Zayed arasýnda gerilim var. Þeyh Maktum, Veliaht Prensin ülkeyi uçuruma sürüklediðini düþünüyor. Libya ve Yemen’deki politikalarýný eleþtiriyor. Ýran’ýn ülkeye saldýrmasý halinde yabancý yatýrýmcýnýn kaçacaðýný söylüyor.
Birleþik Arap Emirlikleri’nin yumuþak karný güvenlik. Ülke nüfusunun önemli kýsmý yabancýlardan oluþuyor. Dýþ yatýrýma, “Dubai imajýna” önem veriyorlar. Bu yüzden Ýran’ýn Körfez’de askeri tansiyonu yükseltmesi, bazý gemilere el koymasý Birleþik Arap Emirlikleri’ne geri adým attýrdý. Birleþik Arap Emirlikleri’nin Suudi Arabistan’dan ayrýþarak Ýran ile anlaþtýðý söyleniyor.
Bu geliþmeler elinden gelen her yerde Türkiye’nin ayaðýna basmaya çalýþan Birleþik Arap Emirlikleri’nin yumuþak karnýný görmek açýsýndan oldukça öðretici. Bir kenarda dursun.