''Korkak oldukları için öldürüyorlar ve öldürdükleri için daha çok korkuyorlar!''

Cesaret ve korkaklığın -istisnaları olsa da- genel olarak ırsî /genetik olduğu ve nesiller boyu devam ettiği söylenir.

Yahudiler, Hristiyanlığın da henüz sözkonusu olmadığı çağda, yani Hz. Îsâ'dan 500 yıl kadar öncelerde, Babil Kralı (bizim kültürümüzde, daha çok, Buhtunnasır diye anılan) Nebakudnezzar tarafından, Babilonya ve Kenan diyarlarından sürüldükleri ve dünyanın çeşitli ülkelerine dağıldıkları zamandan beri, 2 bin küsur yıl boyunca devletleri, orduları, kahramanları, savaşçı- direnişçileri olmaksızın yaşadılar. Bu yüzden de kendilerini koruyacak bir beşerî güç ve mekanizmaya sahib olamadıklarından, asırlarca korkaklıklarıyla meşhur oldular. Kendilerini 'altın gücü' kadar, mazlûmiyet gözyaşlarıyla da korudular. Çünkü, Yahudiler'in, Hz. Îsâ'ya yaptıkları zulümleri gerekçe gösteren Hristiyanlar asırlar boyu, Yahudiler'i lânetli olarak andılar, karşılaşılan tabiî âfetleri de, sosyal rahatsızlıkları ve salgın hastalıkları da Yahudilerden bildiler, onları aşağıladılar, suçladılar. Onlar da bulundukları Hristiyan coğrafyalarının şehirlerinde, 'getto' denilen ve 'iç-kale' durumundaki mekânlarda yaşadılar, asırlarca.. Buna rağmen, Holocaust (kitleler halinde öldürme) felaketlerine uğramaktan kurtulamadılar.

1897'de, İsviçre'nin Basel şehrinde, Theodor Herzl isimli bir Yahudi gazetecinin ortaya attığı bir 'Yahudi devleti' kurulması fikri, başlangıçta 'ütopya' gibi görülse de, 20 sene sonra, Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'nda yenilmesiyle o 'ütopya'nın gerçek olabileceği fikri , sürecin süratlenmesine yol açtı ve ilk ortaya atılışın üzerinden 50 yıl geçmekteyken, 14 Mayıs 1948'de ilk olarak İsrail devleti'nin varlığı ilan edildi ve bu ilan edilişin 11 dakika sonrasında da Amerika bu devleti resmen tanıdı. Arkasından, 1 saat geçmeden de, Sovyet Rusya.. Ve bir Yahudi devleti kurulması fikrini temsil eden siyonist Yahudiler, silahlandırılarak Filistin'in -Osmanlı'dan sonra- devletsiz kalan yerli Müslüman halkını evlerinden, yurtlarından sürdüler..

Asırlarca devletsiz kalmış olan Yahudilerin içinden 'siyonizm' idealine bağlı olanlar, geçmişteki bütün ezilmişliklerine ve korkaklıklarına rağmen, en acımasız ve barbarca cinayetler işleyen bir halk kemsine dönüştüler.

Ve, korktukça öldürdüler ve öldürdükçe daha çok korktular.

Bu denklem, onların âdetâ kromozomlarında, 'gen'lerine kadar işledi ve nesiller boyu süreceğe de benziyor.

İlginçtir, ikisi de Yahudi olan ünlü nükleer fizikçi Albert Einstein ile modern psikolojinin ünlü isimlerinden olan Sigmund Freud, aralarında 'bir Yahudi devleti kurulması' fikri etrafında da mektuplaşırken, Freud, İsrail devletinin kurulmasına tarafdardır ve Einstein ise, karşıdır..

Einstein bir mektubunda özetle şöyle der:

'Biz yahudilerin tarih boyunca hayatımızı sürdürmemize en büyük yardımcı mazlumiyetimizdir. Devlet kurarsak korkarım ki, hükmetmenin kaçınılmaz gereği olarak biz de başkalarına zulmederiz..'

Evet, öyle de oldu.. Freud, İsrail'in kurulduğunu göremeden öldü.. Einstein ise, daha önce dile getirdiği kaygılarının daha ilk andan itibaren sahnelenmeye başlandığını gördü..

İsrail Devleti'nin, -gerçekte ise bir 'siyonist haydutlar çetesi'nin cinayet mekanizmasının- kuruluşu üzerinden geçen 75 yıl boyunca Filistin'de Müslüman halkın topraklarını silahla, zorla, katlîamlarca gasbeden siyonist Yahudiler, şimdi, arkalarına bütün emperial güçleri alarak pervasızca cinayet işliyorlar.. Amerikan emperyalizmi ve müttefikleri, deniz ve hava güçlerini müdahaleye hazır vaziyete getirdiler..

Rusya Başkanı Putin de dün, Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te, 'İsrail'in kendisin savunma hakkı vardır..' diyordu. Ülkeler, evleri zorla gasbedilen , bütünüyle esir alınmış olan ve 75 yıldır kan içirilen 'Filistin halkının, işgalciye karşı kendilerini ve haklarını savunma hakları vardır ..' deseydi, esasen çok şaşırırdım..

*

Evet, 'korktukça öldürüyorlar ve öldürdükçe daha çok korkuyorlar..' Ama, zaman değirmeni nice zâlim kişi ve toplumları öğütmüştür.

*