Evet, tablo tam da böyledir.. Bir 'Terör Devleti' konumunda olan 'Sionist haydutlar çetesi' İsrail rejimi, her zaman olduğu gibi, 'korktukça öldürüyor ve öldürdükçe korkuyor..' Bu fâsid dair/ kısır döngü temelindeki barbarlığı şimdilik bir 'ateş-kes'le durduruldu. Ama, sionist rejim, yeni tehditleri de sürdürüyor, çünkü çok korkuyor.. USA emperyalizmi de, 'ateş -kes'i, 'iki taraftan ölümler olmasın..' diye sağladı. Ama, sionist Yahudiler tek bir ölü verdiklerinden bile haber yansıtmadılar dünyaya.. Ya, hiç kayıp vermediler, ya da kendi halkında bir panik oluşmasın diye sözkonusu etmiyor. Nitekim, üstelik de bir Yahudi olan Emily Wilder isimli bir kadın, İsrail'in Gazze'de işlediği cinayetlerin kabul edilemez olduğunu söylediği için Amerika'nın ünlü AP Haber Ajansı'ndan kovuldu.. Bu yaklaşımı, emperial dünyanın bütün medya organlarına teşmil edebilirsiniz.
Sionist İsrail ve ardındaki güçler, o en gelişmiş silahlarla, üstelik de ordusu- devleti olmayan kuşatma altındaki Gazze'de sergiledikleri barbarlık sebebiyle, dünya çapında tepki aldıklarının görünce.. 'Ateş-kes'e karar verdiler..
Bu durum, İsrail rejiminin de, Amerika ve diğer müttefiklerinin de psikolojik savaşı kaybettiklerini gördüklerinin işaretidir.
Şimdi o militer üstünlüklerinin kendilerine yüklediği utancı gizlemek için, Amerikan emperyalizmi, her zaman olduğu gibi, son 3 hafta boyunca da seyirci kalarak teşvik ettiği 'Gazze'deki yıkımı telafi etmek için' şimdi yardım yapacağı'ndan söz ederken, kendisinin Ortadoğu şubesi konumunda olan İsrail rejimine de, 'Gazze'ye yardımların kısa süreli olacağı'nı taahhüd ediyor.
'Filistin Mes'elesi' sadece Filistinlilerin ve biraz daha geniş çerçevede, arab kavminin değil; 'Ben Müslümanım..' diyen her insanın haklılık direnişidir. Müslüman olmasa bile insanî vicdanı ölmemiş, özgür ruhlu insanlar da sionist İsrail rejiminin ve onun arkasındaki emperial güçlerin gaddarlığına, barbarlığına karşı çıkıyorlar.
Savaşsız bir dünya, bir ütopyadır..
Sadece insanlar arasında değil, diğer canlılar arasında da, ölümüne mücadeleler, savaşlar olduğu, bilinmiyor değil.. Yani, kavgasız, savaşsız bir dünya hayâl edilebilir, ama, bu bir ütopyadan ileri geçemez. Üstün olmak, üstünlüğünü kabul ettirmek ve o kabule dayalı sahib olmak içgüdüsü yok olmayacağına göre, kavgalar, isyanlar, direnmeler, savaşlar da hep olacaktır.
Ancak, bütün tarafları haksızlardan oluşan savaşlar da vardır; bir tarafın haklı, diğerinin haksız olduğu savaşlar da.. Ama, iki tarafının da haklı olduğu bir savaştan sözetmek, hakk kavramının rûhuna, mantığına aykırıdır.
Yenik duruma düşen savaşçı, haklılığını yitirmezse, 'düşman'ı karşısında, 'Beni zencire vurabilirsin, zindanlara atabilir, öldürebilirsin; ama, benim rûhuma, kalbime, beynime hâkim olamazsın..' diye bir rûhî mukavemet gösterir. Öyle birisini gerçek mânâda mağlub etmek mümkün değildir. Bugün, Filistin'in yiğit Müslümanları bu konuda örnek oluşturuyorlar. Gazze'deki, Kudüs'deki onbinlerce Müslümanın onca yıkıntılardan sonra sevinç gösterileri yapmaları, 'ateş-kes' için değil; 'Biz son nefesimize kadar yine buradayız..' demek içindi..
Gazze Bombardımanı'nda sergilenen barbarlık da Filistin Meselesi'nin taa başından beri tekrarlanıp duran sahnelerinden farksızdır. Uluslararası hukuk açısından devlet statüsüne kavuşan 'sionist haydutlar çetesi'nin, silâhsız, savunmasız sivillere karşı, 1948'den bu yana, Deyr Yasin'de, Tel Zaatar'da, Sabra ve Şetila'da, çoğu kadın ve çocuklar olmak üzere binlerce insanı öldürdükleri katliâmlardan hangisi, o sionist kaatiller sürüsüne şeref kazandırmıştır? Hz. Huseyn de, zâhiren yenilmiştir Yezidkarşısında.. Ama, 13-14 asır geçtikten sonra bile kimdir, kazançlı olan?
Geçen hafta, izlediğim bir videoda, Amerika'dan gelen bir yaşlı Yahudi, bir Filistinli aileyi evlerinden silâh zoruyla çıkarmış.. Filistinli aile, 'Burası bizim evimiz..' diyor; o yahudi ise, 'Evet, öyle ama, ben olmasam da buraya siz yine gelemeyecek ve başkası gelecek..' diyordu..
O ailenin yerinde olsak, n'aparız?
Elimizde hiçbir silâh olmasa, taş atmayı olsun yapamaz mıyız?
Evet, Filistin halkı da, hiçbir şey bulamazlarsa, taşlar atarak, bu zorbalara direniyor ve o sionist haydutların ellerindeki en ağır silahlardan korkmuyorlar.. Evleri-barkları, şehirleri, dünyayı dehşete düşüren bombardımanlarla yıkılıyor; onlar yine de direniş şuûrunu yitirmiyorlar; daha bir dirençli hale geliyorlar. Çünkü, haklılar ve en büyük güçleri bu..
Birileri gelip, bizi evimizden, bahçemizden çıkarıp oraya yerleşirse, silâhımız yok diye kabul eder miyiz?
Yoksa, elimizdeki her imkânla gasbçı, işgalci zorbalara huzur vermemek ve hakkımızı geri almak için, meşru müdafaa hakkımızla direnmez miyiz?
Evet, 'sionist Yahudi haydutlar çetesi' olan İsrail rejimi, ' sırtını, Amerika'sıyla, Rusya'sıyla, AB'siyle bütün emperial güçlere dayayarak, Müslüman coğrafyasının kalbi mesâbesinde olan Ortadoğu'ya saplanmış bir hançer konumundadır.
Ama, Müslüman halklar da burada var oldukça, son neferine ve son nefesine kadar, ellerindeki imkânsızlıklara rağmen, insan hak ve haysiyetini, şerefini korumak için direneceklerdir; inşaallah..