Korkunun ecele faydası yok!

Victoria Plzen'i seyrettikçe, bu takım Atletico Madrid'i, Napoli'yi nasıl yenmiş, kendi liginde nasıl lider olmuş, buralara nasıl gelmiş diye düşünmeden edemiyor insan.

Ancak Fenerbahçe'nin de hakkını vermek gerek. Aykut, takımını son derece kontrollü oynattı. Zaten maçın ilk yarısında topu topu iki pozisyon var. Birini Volkan yarattı, 3 kişinin arasına attığı top az daha kalesine gol olarak giriyordu. Direk imdada yetişti. Ardından Kuyt'ın kaçırdığı bir pozisyon var ki; yıllar önce böyle pozisyonları kaçıranları soyunma odasında döverlermiş!

Fenerbahçe'nin savunması, Bekir ve Gökhan başta olmak üzere, ayrıca savunmaya yakın oynayan Mehmet Topal; Çekler'e geçit vermedi.

Maçın ikinci yarısında Victoria Plzen'in Fenerbahçe'nin üzerine geleceğini, gol pozisyonlarının birbirini kovalayacağını sananlar çok yanıldı. Çünkü ikinci yarıda Fenerbahçe maçı kazanmak amacıyla çıkmıştı sahaya.

Golün ilk sinyali Sow'un ayağından geldi. Müthiş volesini kaleci aynı güzellikte kurtardı. Ardından Webo'nun şutu, Ziegler'in duran topu hep gol sinyalleri veriyordu. Bu arada Victoria Plzen'in bir tek doğru düzgün akını yok. Bunu Fenerbahçe'nin orta sahayı kalabalık tutmasında, savunmaya yakın oynamasında aramak gerek.

Ve bir de tabi adam adama baktığınızda Sarı-Lacivertliler, Victoria Plzen'den çok daha kaliteli bir takım. Nitekim Fenerbahçe iyi oyununun sonucunu, Sow'un yaratıcılığı sonrası Webo'nın kafasından attığı golle buldu.

İstanbul'da, seyircisiz oynanacak rövanş maçında Fenerbahçe akıllı oynarsa bu takıma fark yapar.

Sarı-Lacivertliler, Beşiktaş karşısında ilk golü bulduktan sonra oynadığı akılsızca futbolu bu maçta terk etti. Korkunun ecele faydası olmadığı, böylece bir kez daha kanıtlandı. Beşiktaş'tan korkarsan, geriye yaslanırsan, golleri yersin. Çek Cumhuriyeti'nde rakibinin üstüne gidersin ve maçı alır götürürsün.

Çünkü elinde bunu yapacak, başaracak silahların var.