Korkuyla yaşamak…

Son günlerde bazı şehirlerimiz depremle sarsılıyor…

Deprem sadece fiziksel bir sarsıntı meydana getirmiyor, psikolojik ve duygusal olarak sarsıntıya sebep oluyor.

Özellikle Marmara Bölgesindeki geçmiş depremleri yaşayanlar yeniden o günkü psikolojiye dönüveriyorlar. Küçük de olsa, başka yerlerde de yaşansa her sarsıntı, geçmişte yaşanan duyguları nüksettiriyor.

Deprem gerçeği iki duyguyu öne çıkarıyor. Birincisi her şeyini evde bırakıp sokakta kalmak, ikincisi korkuyla yaşamak

Can havliyle dışarıya atılmak, sokakta gecelemek, çocukları arabalarda uyutmak bir çaresizlik hali oluşturuyor.

Yeni sarsıntılardan korkarak yaşamı sürdürmeye çalışmak da başka bir endişe hali üretiyor.

Hayatta kalmaya çalışmak ve hayatın tadı kaçmış bir şekilde yaşamı sürdürmek…

Bu duygular sadece depreme maruz kalan insanların karşılaştığı şeyler değil…

Özellikle son günlerde İdlib’de yaşananlar benzer hissi daha dramatik boyutlarda ortaya çıkarıyor.

On binlerce insan can havliyle bombalardan kaçıyor. Çoluk-çocuk, yaşlı-genç, kadın-erkek insanlar evlerini-barklarını terkedip, her şeylerini bırakıp hayatta kalmaya çalışıyorlar.

Bir yanda korkuyla yaşamak var, diğer yanda imkânsızlıklar içinde yaşama tutunmaya çalışmak…

Birkaç geceliğine evini bırakmak, malını-mülkünü terk etmek zordur; ama bir daha kavuşup kavuşamayacağını bilmeden her şeyini geride bırakmak daha zordur.

Sevdiklerinin başına bir şey geleceği korkusuyla güvenli bir alana sığınmaya çalışan insanların büyük bir meçhule doğru yol almaları çok trajik bir durum…

İdlib kırsalında ve Türkiye sınırında biriken insanlar önce hayatta kalmaya sonra hayata tutunmaya çalışıyorlar.

Beş ama çocuğuyla yağmur altında bekleyen ailenin dramı hepimizin yüreğini burktu.

Yağmur-çamurda yalın ayak yürüyen çocukların halleri hepimizi içini sızlattı.

Bir yanda yağan bombalar var, diğer yanda yağan yağmur ve soğuk hava…

Türkiye’ye sığınan 4 milyona yakın mülteciyle ilgili milletimiz başarılı bir sınav verdi, büyük fedakârlıklargösterdi.

Bugün sınırımızda yaşanan insanlık dramına karşı da aynı fedakârlığı, aynı hamiyetperverliği göstermek gerekiyor.

İçişleri Bakanlığımızın başlattığı kampanya soğuk ve hastalıklarla baş etmeye çalışan mazlum sivillere acil müdahalede bulunabilmek için büyük önem taşıyor.

AFAD, Kızılay, sivil toplum örgütlerimiz, vakıflarımız, derneklerimiz bölgede yoğun bir çalışma yapıyorlar.

Uluslararası zeminde hükümetin yürüttüğü diplomatik çalışmalar ölümleri durdurmaya yönelik iken, bölgede yürütülen insani çalışmalar insanları hayatta tutmaya yönelik…

Empati yapmak, mazlumun-mağdurun durumunu anlayıp yardım elini uzatmak, aziz milletimizin en iyi yaptığı şeylerdendir.

Temennimiz odur ki, İdlib’ten kaçan mazlumlara da halkımız yardım edecek, o küçük yavruların elinden tutacaktır.

Yüce Allah masum sivilleri korusun, onların dertleriyle dertlenenlerden razı olsun.