
Bir tohum deposu düşün. Raflarda aynı tür tohumlar duruyor, fakat her birinin üzerine başka iklimlerin etiketi yapıştırılmış. Paketler albenili, renkler canlı, herkes memnun. Dışarıdan bakınca düzenli bir istif.
İçeriden bakınca mesele ortaya çıkıyor.
Bir toplumun mensubiyeti, refleks anında aklına ilk gelen örneklerle ölçülür.
Ev içi dil, okul dili, mahalle pratikleri, medya dilinde refleks repertuvarımız yabancı mitlerle doldukça mensubiyet iddiası zayıflar. Ortak örnek havuzu küçüldükçe müştereklik azalır.
İhsan Fazlıoğlu Hoca bu durumu net bir tespitle görünür kılar. "Mahalle bakkalının veresiyesini kapatana "Robin Hood" demek, kuzusunu sırtına bağlayıp taşıyan küçük kıza "Rizeli Heidi" demek, aşkı sorunca "Romeo ve Juliet" demek. Bu kelimeler mensubiyet beyanıdır."
Okulda küçük çocuklara "Kahramanlar günü" etkinliği yapılıyor. Anadolu irfanında, tertemiz zihne ve dimağa sahip olduğu için çocuğa "sabi" denir. Ne kadar da asilce bir kavram. Bu bile tek başına "kahraman" kıvamına yeterlidir.
Dönelim sabilerin dimağını kirleten kahraman etkinliğine. Kahramanlar kim? Marvel, DC, oyuncak rafı, Hollywood!
İyilik bir pelerinle, adalet bir maske ile şefkat plastik bir tebessümle temsil ediliyor. Çocuk, hayata dair ilk ahlaki kodlarını buradan alıyor.
Öğretmen bunu oyun kabul ediyor, fakat çocuğa celladının rol model olabileceğini ezberletmiş oluyor.
Özellikle 7 yaşına kadar ki dönem, kişiliğin şekillendiği, kimliğin oluştuğu kritik bir zaman dilimi. Bu yaş aralığında çocuğa hangi sembol seti veriliyorsa, çocuğun iç pusulası ona göre kalibre olur.
Bu pedagojik bir gerçekliktir. İnkâr eden acı biberi hak eder.
Modernite kendi putlarını, kapitalist gerçeğe entegrasyon çizgisinde okutuyor. Kostüm partisi tüketimin ve taklidin eğitim dili hâline geldiğinde, çocuğun kalbine bir put seti yerleştiriyor.
Bir Din Dersi (İslam) öğretmeni anlatıyor. Muhafazakâr sayılan bir okul. Sınıf 15 kişi. "Kelime-i Şehadet nedir?" sorusuna sadece 1 kişi cevap verebiliyor.
Bu sahne öylesine bir anı sayılıp geçilemez. Kırmızı alarmdır!
Çocuk dinin en temel cümlesini bilmiyor, "kahraman" denince pelerin sayıyor.
Hz. Peygamber'in çocuk eğitiminde öne çıkardığı hususlar açık. Sevgi, değer verme, selam, hâl hatır, adalet, şakalaşma gibi insani ilişki dili.
Ardından iman esasları, ibadet eğitimi, Kur'an öğretimi, temel alışkanlıklar, gelişim düzeyini dikkate alma.
Çocuk konuşmaya başlar başlamaz iman cümleleriyle tanıştırılır.
Yedi yaşta namaz öğretimi, pratik rehberlik, örneklik ve süreklilik vurgulanır.
Çocuğa dua öğretilir, çocuğa dua edilir. Eğitim kalp bağına oturur.
Şimdi aynı çocuğu (sabiyi) tekrar kostüm partisine götürelim. Batman kostümünü giyer, oyun biter, maskeyi çıkarır. Zihinde kalan ne?
Zihin bir kez "kurtarıcı"yı pelerinle kodladığında, hakiki kurtuluş dili hikâye gibi gelir!
Üstelik çocuk okulun verdiği sembol setini de doğru kabul eder! Al sana vebal!
Yılbaşı kutlamaları da aynı refleksif testin başka bir sahnesi. Çocuğa yılın anlamını dua, şükür ve muhasebe ile değil, çam ağacı, hediye ve tüketim ritüeliyle kodladığınızda, takvimi bile başkasının diliyle konuşturmuş olursunuz.
Asıl tehlike bu durumun normalleşmesidir. Öğretmen bunu "eğlence" diye kurumsallaştırınca, kültürün kemiğini sentetik bir kalıba döker!
Mark Twain'in sözü çarpıcıdır. "Hayatınızın en önemli iki günü, doğduğunuz gün ve neden doğduğunuzu anladığınız gündür."
Biz neden doğduğunu anlayacak çocuklar mı yetiştireceğiz, yoksa hangi kılıfa benzediğini anlatan çocuklar mı?
Kahraman havuzumuz boş değil.
Sahabe örnekliği var.
Efsane komutanlarımız var.
Âlimler, mimarlar, hekimler, şairler var.
Emanet ahlakı, savaş ahlakı, komşu hakkı var.
Hz. Peygamber'in sevgi, adalet, oyun, nezaket, dua modeli var.
Türkiye'nin gündeminde sabiler için "kahraman repertuvarı" milli güvenlik dosyası kadar önemlidir.
Zihni işgal edilmiş nesil bayrağı sever, marşı söyler, hayatı anlamlandırırken yabancı bir kültürün diline teslim olur.
Sonra bir gün sorarsınız, "Kelime-i Şehadet nedir", refleks sessizlik olur!
Kültür, kostüm dolabında asılı duran şeydir. Hangisini seçiyorsak, ona ait oluyoruz!