Bazýlarýnýn gafletle “Kontrollu futbol” diye stratejik bir deðer yüklemeye çalýþacaðý utanç noktasýndaki oyunumuz; býrakýn pozisyon bulmaya, rakip ceza alanýna girmeye dahi yetmiyordu. Turnuvanýn en çaresiz takýmý görüntüsündeydik. Rakibe karþý hiç bir þey yapamamanýn öfkesiyle; hiç olmazsa kafalarýný kýralým dercesine, iki dakikada iki sert dirsekle adamlarý yere indirdik. Corluka’nýn þakaklarýndan oluk gibi kan aktý.
Pas veremiyor, þut atamýyor, ataða geçemiyor, dönen toplarý hep rakibe kaptýrýyorduk. O kadar beceriksiz davranýyorduk ki; Hakan Çalhanoðlu gibi bir futbolcu bile; etrafýnda hiçbir Hýrvat oyuncu olmadýðý halde, ne yapacaðýný bilemeden topla kendi etrafýnda 360 derece döndü. Oysa bomboþtu... Anlayacaðýnýz þaþkýn, tutarsýz ve boþluk içindeydik. Bu takým gol yemez de ne yapar?
Üstelik de Hýrvatlar iyi gününde deðildi. Buna raðmen bizi baský altýna aldýlar, sahamýza hapsettiler. Bizim daðýnýk görüntümüze karþý daha fazla pozisyon bulmalýydýlar. Bereket versin, hiç olmazsa o yoktu.
Gene de, devrenin bitme anlarýnda da; Ozan Tufan ve Hakan Balta ile iki fýrsat yakaladýk ama; o ana kadar halimiz içler acýsýydý.
***
Ýkinci yarý, daha da vahim baþladý. Adamlar direkten döndü. Baþka bir pozisyonda, kale dibinde ve bomboþ durumdayken topu auta attýlar. Gene zor anlar yaþýyorduk. Silik, sönük, zayýftýk.
Söylemesi zor ama, ne yazýk ki acý gerçek ortadaydý.. Milli Futbol Takýmýmýz; þu ana kadar sahaya çýkanlar arasýnda, Avrupa Þampiyonasý’ndaki en kötü takým görüntüsünü veriyordu.
Fatih Terim takýmý bunca zamandýr çalýþtýrdý ama; bizimkilere ne bir sistem, ne bir taktik, ne de bir strateji yüklemiþ... 75 dakika yerlerde süründük.
Karþýlaþmanýn sonlarýna doðru, Hýrvatlar’ýn 1-0’ý yeterli bulmalarý sonucu biraz duraklayýnca, hareket alanlarý bulduk. O sýralar nihayet kendimizi göstermeye baþladýk ama, 15 dakikalýk oyunla kimseye puan vermezler.