Kötü haber: Rezil oluyorsunuz!

Bir de “iyi haber” var ama ben kötüsünden başlayayım:

 

İstediğiniz kadar gaz verin, istediğiniz kadar kutsayın, istediğiniz sloganları çığırtın...

Bu eylemlerin varıp varacağı yer, “Üçüncü köprü yapılmasın, havaalanı açılmasın, enerji santralleri durdurulsun, Kanal İstanbul projesinden vazgeçilsin” gibi, artık absürt bile sayılmayacak ve insanlarda istikrah duygusu uyandıran pespaye bir itiraz noktasıdır.

Başka da bir şey değildir...

Sadece kendinize güldürürsünüz ve “Hangi ülke hesabına çalışıyor bunlar?” dedirtirsiniz.

Hazır istim üzerindeyken...

Metrobüs uygulaması da iptal edilsin mi?

Bilmem kaç kilometrelik tünel açıldı. Kapatılsın mı?

Marmaray ve tüp geçit projesi askıya alınsın mı?

Birinci ve ikinci köprüler yıkılsın mı?

İstanbul Modern ve Haliç Kongre Merkezi kapatılsın mı?

Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu eski rezalet günlerine döndürülsün mü?

Eski Harbiye Nezareti’nin “utanç duvarları” yıkılsın mı?

Topçu Kışlası yapılmasın, eyvallah da... Bu cümleden olarak Mihrimah Sultan Camii ve külliyesi de ortadan kaldırılsın mı? Edirnekapı meydanına dev bir gezi parkı kondurulsun mu?

Bir uyanık da buyuruyor ki, “Taksim’e Topçu Kışlası yapacaklarmış... Menderes, Vatan Caddesini açmak için yüzlerce tarihi eseri yok etti. Onları da ihya edin o zaman...”

 

Bu çocuğa şu cevabı vermek lazım:

Menderes’in yıktığı eserler ihya edilecekse, İnönü’nün yıktıkları da gündeme gelir çocuğum.

Senin için iyi olmaz.

Patronuna “Hilton otelini yık Aydın Bey... Ermeni mezarlığını ve eski yeşil alanları iade et” diyemeyeceğine göre, sen en iyisi sus. Aklının ermeyeceği işlere girme...

Hazır bu çocuktan açılmışken, bir de eski cürmünü hatırlatayım:

Bir süre önce, THY’deki grevi karikatürleştiren Salih Memecan’la ilgili çirkin, ölçüsüz, ayıp bir yazı yazmış ve muhatabını “grev karşıtlığıyla, işçi düşmanlığıyla” suçlamıştı... Ve “kusmak istediğini” ekleyivermişti.

Grevden yana olmak ya da olmamak, siyasal bir pozisyondur.

Memecan da kendine göre bir pozisyon seçmiştir...

Doğaldır, meşrudur; haktır.

Sen de pozisyonunu grevden, işçi haklarından, sendikadan yana kullanıyorsun.

Bu da doğaldır, meşrudur, haktır.

İyi de birader, sen işçi haklarına, sendikaya, greve bu kadar düşkünsün de, niçin şunları sormuyorsun: “Bu Pegasus’ta neden hiç grev olmuyor? Neden şirket yetkilileri içeriye sendika sokmuyor? Neden sendika isteyen işçilerin burnundan getiriliyor?” 

 

Patronun hoşlanmaz diye mi?

Pegasus’un sahibi, patronunun damadı olduğu için mi?

Konuyu dağıttım, “kötü haber”in teferruatını veremedim ama iyi oldu.

Bir iki cümleyle de olsa bağlayayım yine de:

İstediğiniz kadar gaz verin, istediğiniz kadar ortalığı yakıp yıkın, elinizden gelen her melaneti sergileyin, hesabın kesileceği yer “sandık”tır.

İtirazınızı “Gezi Parkı” ve “AKM” alanlarına sıkıştırdığınızda gülünç oluyorsunuz.

Hayır, “Gezi Parkı bahane... Havaalanı da yapılmasın. Üçüncü köprü de olmasın. Ayrıca Tayyip gitsin” dediğinizde, üstüne bir de rezil oluyorsunuz.

Tayyip’i göndermek istiyorsanız, pislik yapmayı bırakacaksınız.

Çalışacaksınız.

Çok çalışacaksınız.

Halkı “samimiyetinize” inandıracaksınız.

Bir de “iyi haber” vardı...

Buraya bakarak “iyi haber”in ne olduğunu çıkarabilirsiniz.