Kötü kadını seve seve oynarım

Türk sineması kadın oyuncular açısından çok şanslı. 2000’lerin başında yeni bir kadın oyuncu jenerasyonu gelmişti, Başak Köklükaya, Ahu Türkpençe, Vildan Atasever, Tülin Özen ve ismini saymadığımız birçok isim Yeşilçam’ın kraliçelerinin yerini doldurmaya çalıştı. Yaşadığımız dönemde ise başka bir jenerasyon elini taşın altına koydu. Bu isimler içinde dikkat çeken Nihan Tarhan iki yıl içinde üç sinema filmine imza atarak iyi bir kariyer başlangıcı yaptı. Son filmi Yarıda Kalan ise önemli bir yapımdı. Yeni bir sinema filminin çekimlerine başlayan Nihan ile filmlerini konuştuk.

- Yarım Kalan filminin senaryosu geldiğinde sizi en çok etkileyen ne oldu? 

Bir aşk hikayesinin içinde karşılık alamayan ve bunun için her şeyi yapabilecek kadar gözü kara bir kadını oynayacak olmak etkiledi açıkçası. Çünkü daha önce oynamadığım bir karakterdi. Kötü, karanlık tarafları olan bir karakteri oynamak beni heyecanlandırıyor. Tekrar böyle bir rol gelse seve seve oynarım.

Rolünüzden bahsedebilir misiniz?

Merve, ağabeyin arkadaşı olan Mert’e (Anıl Altan) yıllardır platonik bir aşk besliyor. Mert ile Ermeni kızı İskui arasında bir şeyler olduğunu hissettiği an Merve’nin yakın arkadaş kavramı yok oluyor ve kötü kıza dönüşüyor. 

- Filmdeki gibi imkansız aşklara inanır mısınız?  

Makarnayı bile aşkla yiyen, aşk sözcüğünü günde en az 20 kez dile getiren, her şeyin aşkla mümkün olduğuna inanan biriyim ve evet aşkın bütün engelleri geçeceğine inanıyorum. Aşk olmadan tek bir karar veremem tek bir hareket yapamam. Benim için imkansız olan tek şey aşksız yaşamak.

Kötü ve karanlık tarafları olan bir karakteri oynamak beni heyecanlandırıyor. Tekrar böyle bir rol gelse seve seve oynarım. 

YENİ FİLMDE ANTRENÖR DESTEĞİ ALDIM

Genç bir oyuncunun sinema dilini oluşturmasında dizi sektörünün yıpratıcı şartları dezavantaj mı?

Elbette bir haftada bir bölüm yetiştirmeya çalışıp bu tempoyu da normal zannederken, sinema setindeki tempo karşısında afallayabiliyorsun. Ama ben yine de sinema, dizi, tiyatro olarak ayıramıyorum. Bence çalıştığınız kişilere, zamana, şehire göre şartlar sürekli değişiyor. Olanaklar, insan ilişkileriniz çok yıpratıcı ortamlarda çiçek açmanızı sağlayabiliyor, çok rahat çalışma koşullarında bile mutsuz olup rolünüze kendinizi tam olarak veremediğiniz olabiliyor.

- Perde güzel kadını sever. Ama oyuncu bu güzelliğine hem tecrübe hem de kabiliyetini katmalı. Bu anlamda nasıl bir yapılanma içindesiniz?

Ben spiritüel anlamda da son iki yıldır her gün bir olma çalışması halindeyim. Kendimle çok fazla uğraşıyorum. Her gün bir yanımı keşfetmeye kendimi daha iyi tanımaya çalışıyorum. Çünkü iyi bir oyuncu olmak kendini çok iyi tanımayı gerektiriyor diye düşünüyorum. Ruhumu bu şekilde içerden beslemeye büyütmeye her geçen gün farkındalığımı biraz daha arttırmaya çalışıyorum. Diğer yandan dış görünüşüme çok önem veriyorum. Özellikle son bir aydır yeni hazırlandığım filmim için çok sevgili antrenörüm Göker Murat Dönmez ile çok sıkı çalışıyoruz. Bir de tabii vazgeçemediğim bakımlarım var ya da yemek yaparken suratıma sürmeden duramadığım çeşitli kürlerim.

Olanaklar, insan ilişkileriniz çok yıpratıcı ortamlarda çiçek açmanızı sağlayabiliyor. Bazen de çok rahat çalışma koşullarında kendinizi rolünüze veremeyebilirsiniz. 

ALKIŞIN GÜCÜNÜ ÇOCUKKEN KEŞFETTİM 

- Oyuncu olmayı ne zaman istediniz? Küçüklüğünüzde böyle bir hayaliniz var mıydı?

Müzisyen bir ailede büyüdüm. Çocukluğum müzik dolu sofralarda, yazın turistlerin karşısında animasyon gösterileri içinde geçti. Alkışın gücünü de o tarihlerde yani küçüklükte keşfettim. Üniversiteden sonra oyunculuk eğitimi almaya başladım. İlk olarak reklam çekerek başladım, sonrasında dizi, tiyatro ve sinema filmi, bu şekilde devam etti. Her gün kendime “Ben bunun için doğmuşum” diyorum. Ve hiç unutmuyorum o ilk aldığım iş görüşmesindeki dizlerimin titremesini. O heyecan öyle bir güçle sarıyor ki beni... Hiç unutmuyorum 

hayallerimi.

- Peki bundan sonrasi için planlarınız neler? 

Son zamanlarda ilk başrol filmim için soluksuz bir hazırlık sürecindeyim. Heyecanlıyım. Şimdilik ismi sürpriz diyelim. 

SAHNE VE SET ARASINDAKİ FARK  

- Tiyatro ve sinema rolüne hazırlanmak arasındaki fark nedir?

Tiyatroda karakterine hazırlanırken onu içselleştirmem, anlamam gerekiyor. “Kestik hocam tekrar alabilir miyiz” diyemezsin. Sahnede her akşam aynı duyguları hissettirmen lazım. Role hazırlık sürecinde arada bir fark yok. Ama vodvil bir oyun oynarken iç enerjimin yüksek olması, algılarımın açık olması, ekip arkadaşlarımla aynı frekansta olmam çok daha önemli.