Kovalayanlar ve kaçanlar

Mısır bizim 60 sene önce yaşadıklarımızı yaşıyor. 

Mısır toplumu tıpkı Türk toplumu gibi özgür ve nezih seçim yapıldığındakendine en yakın olan tarafı tercih etme bilincine sahiptir. 

Çünkü batılılaşma adı altında kendi öz kültüründen uzaklaştırılma senaryosu Türkiye’den önce Mısır’da başlamıştır.

Bu kültür emperyalizmine karşı organize bir şekilde mücadele eden en güçlü yerli ve milli hareket de Müslüman Kardeşler (MK) hareketidir. 

O yüzden de emperyalizmin kıskacındaki yönetimler MK’yi sürekli baskı altında tutmuşlardır. 

*** 

MK kültür emperyalizminin bu saldırılarına karşı toplumun değerlerine bağlı olarak şiddetten uzak durmuş, barışçı yollarla mücadelesini sürdürmüş ve toplum nezdinde de büyük takdir toplamıştır. O yüzden de MK siyaset alanına çıktığında halktan büyük destek görmüştür. 

İşte yapılan ilk demokratik seçimde %52 oy ile seçilen Muhammed Mursi bu gerçeğin tezahürüdür. 

Mursi gelişi itibariyle de indirilişi itibariyle de hatta ölümü itibariyle de bizdeki Menderes’e tekabül eder. (Allah her ikisine de rahmetiyle muamele buyursun!) Bir farkla; bölgedeki hassasiyet sebebiyle Mursi’ye ancak 11 ay tahammül edilebilmiştir. 

*** 

Emperyalizmin bölgemizdeki kurgusu yerli ve milli hareketlerin iktidardan uzaklaştırmasını gerektiriyordu. 

Yerli ve mili hareketler emperyalizmin algı operasyonuyla tehlikeli yapılanmalar sınıfına dahil edilecek ve iktidar olmaları engellenecek, engellenemeyenler ise bir şekilde iktidardan uzaklaştırılacaktı.

Erdoğan liderliğindeki iktidar da tıpkı Mursi gibi emperyalizmin hedefindeydi. 

Erdoğan’ı deviremediler çünkü Türkiye Mısır’ın geçtiği süreçten 60 sene önce geçmiş ve sayısız tecrübeler Erdoğan’a nasıl direneceğini öğretmişti.

Mursi hem bu tecrübeye sahip değildi hem de emperyalist güçler ona toparlanma fırsatı vermeden içerdeki uşaklarını harekete geçirmişlerdi. 

*** 

İlginçtir Mursi’ye İslamcı olduğu için yapılan darbe radikal Selefiler, Ezher, kilise, laik hareket ve ordu eliyle yapıldı. 

Sisi’yi ABD’nin nasıl yönlendirdiği artık belgelerle sabit. (Newyork Times’in 2011-2015 arası Kahire temsilcisi  olan David Kirkpatrick’in kaleme aldığı ‘Into the hands of the soldiers’ isimli kitaba bakınız) 

Kilisenin ve laik kesimin İslam’dan hoşlanmamasını anlarız ama ya doğrudan Kuran ve Sünnet’ten ilham alarak yaşadıklarını iddia eden Selefilere ne demeliyiz? İslami ilimlerin kaynağı olarak bilinen Ezher Şeyhi’ne ne demeliyiz? 

Bizler, 15 Temmuz kalkışmasında, dini cemaat kisvesi altında yabancı istihbarata ve ilim adamı kisvesi altında emperyalistlere hizmet eden hainleri görünce ne diyeceğimizi anladık. 

*** 

Mursi‘ye karşı yapılan darbeyi İsrail başbakanı Netenyahu gazetecilere yaptığı bir açıklamada, ‘İsrail Mısır inkılabına milyarlarca dolarla katkıda bulundu. Çünkü Mursi’nin İslamcı Türkiye ile dayanışması İsrail’i yok olmakla tehdit ediyordu’ diyerek itiraf etmişti. 

Erdoğan’ı da Mursi’nin akıbetiyle tehdit edenler son kozları olan silahlı darbe teşebbüsünde de başarısız oldular. 

Bunun üzerine kah S-400 ve Doğu Akdeniz ve derecelendirme gibi meselelerle dışarıdan, kah bir araya gelmeleri imkan harici siyasi güçleri ve terör örgütlerini bir araya getirerek Erdoğan’ı içerden vurmaya çalıştılar/çalışıyorlar. 

Bilmiyorlar ki, Menderes’in idamı, 10 senede bir yapılan darbeler ve hele de 15 Temmuz hain teşebbüsü ülkenin sağduyulu milli güçlerini birbirine kenetlemiştir! 

Bugün nasıl biterse bitsin, bilinmeli ki, bundan sonra kovalayanlar milli güçler, kaçanlar emperyalistler ve hizmetçileri olacaktır.