‘Koyun sürüsü' gibi oy verenler kimlermiþ; anladýnýz mý ‘taife-i laicus'?

Ülkemizde, CHP'ye oy veren kitlelerin, '1950 Seçimleri'nden, yani geçmiþe nispetle ilk kez yapýlan serbest seçimlerden bu yana, yani üççeyrek yüzyýldýr, anlaþýlmasý zor bir sosyolojik vakýa olarak 'kemikleþtiði' biliniyor ve bu durum þu son mahallî seçimlerde de bir kez daha görüldü. CHP'nin aldýðý oy, yüzde 37,5 gibi görülse bile; taraftarlarýnýn yine kemikleþtiði görülen DEM Parti tarafýndan destekleniþiyle aldýðý yüzde 10'luk oy artýþý çýkarýlýnca, geride yine eski oylarýný aldýðý görülüyor.

Diðer partilerde ise, yukarda zikredilen iki parti dýþýndaki siyasî yelpazede bulunanlarda, böyle bir 'kemikleþme' veya 'koyunlaþma' durumu geçmiþte de görülmedi, son seçimlerde de.. Anlaþýlýyor ki, resmî ideolojinin 1923'lerden kendisine baðladýðý 'yeni sýnýf' mensuplarý konumlarýndan memnunlar.. Öteki küçük partinin destekçileri ise, etnik bir baðlýlýk körlüðünden bir türlü kurtulamýyorlar.

22 yýldýr merkezî iktidarý elinde tutan Tayyib Erdoðan, Mart-1994 sonunda yapýlan mahallî seçimlerde, Ýstanbul BÞ. Belediye Baþkaný olduðu günlerden beri sadece ülkenin deðil, Müslüman halklarýn arasýnda da ilgiyle takip edilen bir 'lider' olarak yükselmiþti. Ama, bu durum, dünyanýn stratejik emperyalist merkezlerinde de kaygýyla izlenen bir þahsiyet halinde deðerlendiriliyordu. Onun hele de, Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'nda , 29 Ocak 29 gecesi, Ýsrail rejimi C. Baþkaný Þimon Perez'e, 'One Minute!' çekip, 'Siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz..' dediði meþhur çýkýþýndan ve onlarýn katil olduklarýný en net ifadelerle dile getirmesinden sonra, 'Boðaz'daki Hasta Adam gitti, yerine 'Kýzgýn Adam geldi..' gibi nitelemeler yapýldýðýný hatýrlayalým..

Halkýmýzýn bu ikili dýþýnda, 'koyun sürüsü' gibi oy vermediði defalarca gösterildi.. Gerçi, 3 Kasým 2002'deki seçimden bu yana yapýlan bütün Genel ve Mahallî seçimlerde, referandumlarda, Erdoðan'ý tam olarak destekledikleri görüldü; ama, Erdoðan'ýn 22 yýllýk iktidarýndan genelde memnun olan seçmenler, son mahallî seçimlerde, 'fenerin fitili'ni dikkatlice biraz kýsmýþlar ve kezâ, asýl 'koyun sürüsü' gibi oy verenlerin kimler olduðunu görmek için bir siyasî cenaha bir ayna da tutulmuþtur.

Bu durum, iyi deðerlendirilirse, bünyenin daha bir sýhhat ve selâmet kazanmasý için bir fýrsata dönüþtürülebilir. Tayyib Bey bunun yapacak dikkate de, liderlik gücüne de sahiptir.

Esasen, seçim gecesi, tablo ortaya çýkar çýkmaz, "Seçimleri objektif olarak deðerlendirmemiz gerekiyor. Milletimiz bizden özeleþtiri yapmamýzý istemiþtir. Biz de bu tablonun çok iyi farkýndayýz. Bu mesajlarýn gereðini de mutlaka yerine getireceðiz" demiþ ve seçmen kitlelerin verdiði mesajý deðerlendireceðini de göstermiþti.

Erdoðan, evvelki gün AK Parti'nin Meclis Grubu'nda yaptýðý konuþmada da, 'Bu harekette yeise yer yoktur. Bu hareket, korkaklarýn omuzlayacaðý bir hareket deðildir. Muhasebemizi yapar, hatalarla aramýza mesafeyi koyar, 'Nerede kalmýþtýk?' der ve kaldýðýmýz yerden yolumuza daha güçlü bir þekilde revan oluruz" derken, güçlü liderliðini bir daha ortaya koyuyordu.

Þimdi gerekli olan, Tayyib Bey'in önceki vazifelendirmelerde yönetim kadrosunda olanlarýn, onun hareket alanýný, bir alýnganlýða meydan vermeden, kendiliklerinden açmalarý ve yeni vazifelendirmeler yapýlmasýný beklemeleridir.

*Ve...

'Önemli bir NOT: Ýran'ýn Ýsrail'e 'insansýz hava araçlarý' (ÝHA) ve füzelerle saldýrmasý ve 300'den fazla ÝHA ve füzelerin, Amerika, Ýngiltere ve Fransa tarafýndan, daha Irak, Suriye ve Ürdün üzerinde vurulmasý karþýsýnda Ýran'a destek çýkmamýzý bazý kimseler anlamakta zorlanmýþlar; mesajlarýndan anlaþýldýðýna göre..

Hadise þudur: 'Siyonist Ýsrail Çetesi', Gazze'de yýkýntýlarýn altýndan çýkarýlamamýþ olanlarla birlikte, çocuk, kadýn ve diðer savunmasýz sivillerden 40 binden fazla insanýn katledilmesiyle yetinmeyip, Ýran'ýn, Þam'daki diplomatik merkezine, yani Ýran topraðýna da saldýrmýþ ve Ýran'ýn, 2'si general olmak üzere, 7 askeri personelini katletmiþtir.

Bu açýk saldýrý karþýsýnda Ýran, uluslararasý hukuk açýsýndan, misillemede bulunmakta, tamamýyla haklýdýr.

Gerisi, bir satranç oyunu gibidir, psikolojik savaþ taktiklerini her oyuncu kendisi belirler. Ateþ çemberine girilen bir noktada, 'þöyle yapýlmalýydý, böyle yapýlmamalýydý..' demek, rahat köþelerine kurulup uzaktan gazel okumak olur.

Bu satýrlarýn sahibi, hangi Müslüman ülke olursa olsun, haklý olduðuna inandýðým konuda ona destek vermeyi, en azýndan itiqadî bir sorumluluk olarak görür.

Eðer, Müslüman ülkeler (yani, halkýnýn ekseriyeti Müslüman olan ülkeler) yanlýþ yaparlarsa, eleþtirimizi elbette ki yapar; haklý olduðu konularda da destekleriz.