Ýran’ýn nükleer müzakerelerini takip ederken, ayný anda Suriye’yi ve bölgesel geliþmeleri konuþuyoruz aslýnda. Suriye konusunda baþýndan itibaren Esad rejmini destekleyen Tahran yönetimi, yakýn gelecekte bu ülkedeki dengelerin deðiþeceðini öngörüyor ve kuvvetle muhtemel nükleer parantezinde/masasýnda bu durumu lehine çevirmeye çabalýyor.
Dilerseniz tüm bu olup bitene ýþýk tutacak önemli bir iddiayý paylaþalým. Lübnan’da yayýmlanan es-Sefir gazetesi yazarý Davud Rammal, Ürdün Kralý Abdullah’ýn Amerikan Baþkaný Barack Obama’nýn Ürdün ziyaretinden önce Þam’a gizli bir ziyarette bulunduðunu öne sürdü.
Ürdün Kralý Abdullah’ýn, Suriye Cumhurbaþkaný Beþþar Esed’le yaptýðý görüþmede, ‘Hepimiz ayný gemideyiz, siz boðulursanýz biz de boðuluruz’ dediðini belirten yazar, Kral Abdullah’ýn ayrýca Müslüman Kardeþler örgütü ile tekfircileri hem Ürdün’ün hem de Suriye’nin ortak düþmanlarý olduðunu söyledi. (Haberin ayrýntýlarý www.yakindoguhaber.com adlý sitede yer alýyor.)
Hatýrlayacaðýnýz üzere ayný Kral Abdullah, son Türkiye ziyaretinde Anýtkabir’de gözyaþlarý dökmüþ, ardýndan önemli bir dergiye yaptýðý açýklamalarda Ankara’nýn Suriye politikasýný eleþtirmiþ, sonra da yanlýþ anlaþýldýðýný ifade etmiþti.
***
Bölgede dengeler hýzla deðiþirken, özellikle Kraliyet’in oluþturduðu bazý yapýlar, yeni duruma uyum saðlamakta ya da kendilerine yer bulmakta zorlanýyorlar. Ürdün’ün Kraliyet’in sesi olduðu yönündeki geleneksel tezi doðru kabul edersek, etrafýmýzdaki geliþmelerin ve Türkiye’nin buradaki rolünün sanýldýðýnýn aksine uluslararasý dengelerde ciddi tepkiler uyandýrdýðýný görebiliriz.
Hala ve ýsrarla dünyayý baþka merkezlerden okuma alýþkanlýðýný devam ettirenler için, Ankara merkezli bir bakýþ açýsý çok uzaklarda. Ancak en azýndan insaf sahibi yorumcular, bölgede yaþanan süreçte Türkiye’nin rolünün hayli fazla olduðunu kabul ediyor.
Terörle mücadele, Kürt sorunu ve gelinen çözüm süreci, Türkiye’nin bir meydan okuyuþu. Yýllar yýlý birikmiþ bir sorunu, üstelik ortada bunca kan ve gözyaþý varken, bu denli cesaretle ele almak, bu konuda toplumu belli bir saðduyu çizgisinde tutabilmek son derece zor bir iþ. Ancak baþarýldýðý takdirde inanýlmaz bir manevra alaný açacak kadar da önemli ve deðerli.
Dünyada söz sahibi aktörler, bölgemizde eli kolu uzun olan güç merkezleri, gerçekten Ankara’nýn böyle bir rol oynamasýný içtenlikle ve iþtahla kabulleniyor mu? Gerçekten birilerinin iddia ettiði gibi Ýsrail’in özür dilemesi ve benzeri geliþmeler, sadece Ýsrail’in önünü açmak ve onun güvenliðini saðlamak adýna mý þekilleniyor? Tüm bunlarda bir Ankara yok mu, içeriden dýþarýya þekillenen bir hamle zincirinden ve oyun kurucu bir ülkeden söz etmek bu kadar mý zor?
***
Bu sorularý çoðaltmak mümkün. Ancak yazýnýn giriþinde verdiðim Ýran örneði, bize baþka þeyler de söylüyor; eðer doðru okuyabilirsek.
Tahran yönetimi köþeye sýkýþtýðý her anda yaptýðý gibi bu kez de ustaca bir manevrayla, nükleer program-Suriye (ayný zamanda Irak, Lübnan ve bölge) denkleminde kaybetiklerini kazanca dönüþtürmeye çabalýyor. Ne kadar baþarýlý olabileceðini zamanla göreceðiz.
Diðer yanda gerek komþuluk, gerek tarihsel dinamikler üzerinden Ýran’la iliþkilerini dengede tutmaya çabalayan Türkiye’nin bölgedeki her hamlesi, ýsrarla ve sýkça kötü niyetle ABD-Ýsrail ve toplamda Batý ekseninde okunmaya çalýþýlýyor.
Oysa bunlarýn ötesinde bir Türkiye var. Bunu görüp anlamaya çalýþtýðýmýz zaman, yaþadýðýmýz ülkenin hamle kapasitesi kat kat artacak. Buna her zamankinden daha fazla inanýyorum.