Kriz çok büyük

Hayır, Taraf gazetesindeki (var olduğu söylenen) krizden söz etmiyorum.

Bitti o iş...

Kriz filan yok ayrıca... Ahmet Altan, görülen lüzum üzerine gazeteden ayrıldı. Roman yazacak. Para kazanacak... Kalan arkadaşlar da, kaldıkları yerden devam edecekler...

Yani, “Ergenekon davası sona yaklaşıyor, misyon bitti” diye bir şey yok.

Misyon bitmez...

Londra’lardan, şurdan burdan ahkam keseceğinize, biraz da sizler bir şeyleri “misyon edinseniz...”

Netameli zamanlarda (darbe ve muhtıra arifelerinde) ortadan kaybolmasanız...

Elinizi taşın altına koysanız...

İş işten geçtikten sonra ortaya çıkıp, “Biliyor muydunuz, benim annem de başörtülü” diyerek parsadan pay kapma yarışına girmeseniz...

Biraz delikanlı olsanız...

Bu kriz, Taraf gazetesini “uzak bir dolayımdan” ilgilendiren bir kriz... (Bu “Türkçe harikası” ifadeleri Enis Batur gibilere borçluyuz.) Avrupa Birliği’nin krizi...

Üstelik, büyüdükçe derinleşen bir kriz...

AB, kimileri için bir din ve medeniyet tercihidir.

Kimileri için demokratik özgürlükler...

Kimileri için de zenginlik ve para...

Esasında, bugün geldiğimiz nokta itibariyle, AB hiçbir şeydir.

Evet, “itildiğimiz bir süreç” olması hasebiyle, aynı zamanda değişim imkânı sunuyordu. AB’nin şart koştuklarına “evet” diyerek, Romain Gary’nin de altını çizdiği gibi, bir başka statükoya “evet” demiş oluyorduk ama yine de gerekli bir süreçti. En azından, “devletlunun tarassudundan” kurtulmak için fırsattı.

Siz, “Brüksel aslında egemenlik haklarımızı elimizden almak istiyor” deyip kadim oligarşinin dümen suyunda “yetinmeye” devam edenlere kulak asmayın.

İyi kötü bir şeyler başarıldı.

Bu, AB sayesinde oldu.

Daha doğrusu, Türkiye’deki kadim oligarşi, AB sopasından korktuğu için, siyaset kurumuna karşı alttan aldı ve reformların geçmesine göz yumdu.

Peki, bundan sonra ne olur?

Bir şey olmaz.

Fasıllar kapalı tutulduğu ve yükümlülükler yerine getirilmediği için, ilişkiler tamamen kopmasa da, rölantide devam eder.

Son beş dönemdir, bir tek fasıl açılmadı.

Bundan sonra açılsa da bir mana ifade etmiyor.

Çünkü, kendi içine kapanan ve “öteki” fikriyatına karşı anakronik faşizmden medet uman Avrupa’yla, kendi sınırları içinde yetinmeyen Türkiye’nin kurabilecekleri bir ortaklık kalmadı.

Birlik zaten şu sıra kendi derdiyle meşgul...

Ekonomik birlik olarak doğmuştu, (Avrupa Ekonomik Topluluğu), sonra kendisini siyasi birliğe (Avrupa Birliği’ne) dönüştürdü.

Ortak anayasa yaptı.

Ortak para birimine geçti.

Ordu kurmak istiyordu ama Amerika’yı ve birlik içindeki Truva atını, İngiltere’yi (kısacası, soğuk savaş bittikten sonra işsiz kalan NATO’yu) aşamadı.

Şu sıra ekonomik krizle boğuşuyor.

İspanya, İtalya, Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi battı.

Fransa batmak üzere...

İngiltere ve Almanya’da kaygılı bekleyiş sürüyor.

Olup bitenlere canı fena halde sıkkın Cameron, “Birlikten çıkabiliriz” diyor, “AB’den ayrılmak dünyanın sonu değil. Bunu halka sorabiliriz...”

 

Merkel olası bir dağılmaya (kopmaya) dünden razı.

Kriz büyüyor sizin anlayacağınız.

Büyüdükçe derinleşiyor.

İster misiniz, üç asır önceki konjonktüre (şartlara) dönen İngiltere, Fransa ve Almanya arasında yeni bir “paylaşım” ve “var olanı elde tutma” savaşı başlasın.

Ne anakronik olur, değil mi?