Kriz futbolu yönetimi!

Geçen hafta 90 dakika sahada resmen uyuyan şok G.Saray’dan sonra; maça daha ilk saniyesinden itibaren asılan bir G.Saray görmek güzeldi.

Geldiğinden beri, sahada iyi niyetli ama biraz içine kapanık olan Sneijder; dün gece daha bir istekli, daha bir canlı ve daha tehlikeliydi. Maçı oluruna bırakmadı, sorumluluk yüklendi.

G.Saray devre boyunca; bu sezon hiç olmadığı kadar atak, baskılı ve bol pozisyonluydu. Toplar direkten dönüyor, kale direğini yalayıp auta çıkıyor, hele Burak (Neredeyse yarım metreden) inanılmaz bir gol kaçırıyordu. Olmayınca olmuyor...

Eğer devre 0-0 bitmişse; bu beceriksizlikten, laubalilikten ya da başka hiçbir nedenden değil, tamamen şanssızlıktandı. G.Saray, yapılması gereken ne varsa yapıyordu.

G.Birliği ise; rakibinin coşkulu ve baskılı futbolunun altında ancak ezilmemeye çalıştı. İlk yarı tek pozisyon buldu; onda da Tosiç, uygun durumdaki iki arkadaşına pas vereceği yerde, egoistlik yapıp gereksiz bir şut çekti. Hatta çekemedi bile...

***

Ama ikinci yarı, şaşılacak bir G.Birliği uyanışı ile başladı. G.Saray’ın ilk yarıda sayısız atakla yapamadığını, G.Birliği iki-üç atakla becerdi. Hamit direkleri, G.Saray dizini dövüyordu.

Gol öncesinde faul olduğu tartışmalarına katılmıyorum. O kadar temas her maçta, her pozisyonda oluyor. Güçlü olup ayakta kalacaksın... Riskli bir kararla yere uzanıp öyle kalmak ve  hakemden faul kararı beklemek hataydı.

1-0 geriye düşüş; G.Saray’ı yeniden baskıya zorladı ama, bu kez de işin içine şaşkınlık duygusuyla karışık telaş da girdi.  İlk yarıda gol atamadılar diye suçlayamam. Ama ikinci yarı savruklaşan ataklar, G.Saray’a yakışmadı. Oyun disiplininden kopmamalı, serinkanlı kalmalıydı.

Kriz futbolunu yönetmek diye bir şey var. Ama hoca tribüne yollanınca, kenardakiler yapamıyor demek ki...